Şairler diyarı Maraş’ın aynı zamanda ozanlar ve âşıklar kenti olduğunu da söylemek gerekir. Örf, âdet ve geleneği ile Orta Asya’dan yola çıkıp Maraş’ta soluklanan ve Maraş’tan tüm bir Anadolu’ya, Rumeli’ne dağılan Türk boyları sazlarını da yanlarından eksik etmemişlerdir. Ozanlık bu topraklarda halkın ortak değeri ve bu kadim şehrin özü, sözü olmuştur.
Elde bulunan kaynaklar miladın çok çok öncesinden bu yana ozanlık geleneğinin varlığını ortaya koymaktadır. Halkın sesi olan ozan, toyda, törende, ayinde baş köşeyi alıp doğaçlama söylediği şiirlerle bazen kahramanlık duygularını dile getirirken bazen da hüznü, acıyı seslendirir. Bazen da neşe ve eğlencenin kaynağı olur. Yaşanan sevinçler ve hüzünler ozanın sesine, sözüne ve sazına ayar verir. Ozanlar günü yarına taşıyan sözlü tarih söyleyicileridir aynı zamanda. Karacoğlan’dan Dadaloğlu’na, Pir Sultan Abdal’dan Âşık Mahsuni’ye uzanan ozanlık geleneği gelişip daha bir değer kazanarak günümüze taşınmıştır. Geride kalan zaman diliminde ozanlık bir takım siyasi söylemlere ortam hazırlasa da temel taşıyıcı vasfını kaybetmemiştir.
Ozan da, âşık da aynı kültürün bir sürecidir. Sazı ve sözü ile çalıp söyleyene bazen ozan denmiş bazen de âşık. Baksı, bahsi, bahşi, kam ve şaman da yine farklı Türk boylarının ozan ve âşık için kullandıkları isimlerdir.
Afşin’in Alemdar kasabasında doğan Abdulhakim Eren Bey çocukluk ve gençlik yıllarını süsleyen dizelerin sahipleri ile iç içe bir yaşam sürmüş bu coğrafyada. Sonrasında oturup o yaşanmışlıkları kâğıda dökmüş, kendi penceresinden görüp gözetlediklerini dostları ile paylaşmak istemiş.
Kültür ve sanata bir ömür değer vererek yaşamış olan Abdulhakim Eren 1949’da dünyaya geldiği Alemdar da ilkokulu okuduktan sonra ortaokulu Afşin’de, öğretmen okulunu Mersin’de okur. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünde devam eden eğitiminin ardından Türkçe-Edebiyat öğretmeni olarak görev alır. Kahramanmaraş’ta görev yaptığı yıllarda Türkocağı Kahramanmaraş şubesinin kurucuları arasında yerini alır. İsmi Bahaettin Karakoç ile özdeşleşen Dolunay dergisinin yazı heyetinde de vardır. Yirmi beş yıllık öğretmenlik ve idarecilik sürecini tamamladıktan sonra 2002 de emekli olarak ticarete başlar. İnşaat sektöründe hizmet verirken aynı zamanda Kültür – Sanat Derneği’ni kurar ve başkanlığını üstlenir. Merkezi Ankara’da bulunan Kahramanmaraş Eğitim Vakfı’nın il temsilciliği, Kahramanmaraş Kültür Sanat Evi üyeliği gibi kültürel ortamlarda görev alır. 12 Şubat’ta Edik dergisi, Alkış dergisi ve Kahramanmaraş’ta Bugün gazetesinde yazıları yayınlanır. Yaşadığı coğrafyanın ozan ve âşıkları olan Mahsuni Şerif, Hayati Vasfi, Kul Hamit, Âşık Yener ve Âşık Hüseyin’in yaşam öykülerini kaleme aldığı “Kendi Penceremden Beş Ünlü Ozan” yayınlanmış ilk eseridir. Yazar eser için yazdığı önsöz de Alemdar ve çevre köylerdeki kış gecelerini anlatarak başlar söze. Zaman sözlü kültürün kırsalda henüz yürürlükte olduğu zamandır. Uzun kış gecelerinde “kimin sesi güzelse elini kulağa” attığı, Telli Senem’den, Ceren’den çığırdığı, Le Le Çoban türküsü ile derdini dile getirdiği zamanlardır. Hatta dilekçenin devlet kapısına şiirle yazıldığı dönemdir.
“Kul Hamit köylümüzdü” der yazar. “Halk ona ‘Şeyh Hamit’ derdi. Herkes ondan bir dörtlük okur, derdini anlatırdı. Yanık sesi kulağımızda hâla çınlar durur” diyerek başlar anlatmaya. Köylüsü Kul Hamit’ten hemen sonra Hayati Vasfi’ye gelir sıra. “Giyinişi, foteri, kravatı, konuşması, şiir okuması” ile “bir sembol insan” olarak vasıflandırır Hayati Vasfi’yi. Sonra Âşık Yener’i, Âşık Mahsuni’yi ve Hüseyin’i anlatır. Anlatırken de şanslı olduğu yönünü açıktan verir ele;
“Benim şansım; saydığım Kul Hamit, Hayati Vasfi Taşyürek, Âşık Mahsuni Şerif ve Âşık Hacı Yener’i tanımam, onlarla sohbet etmem, dinlemem, zaman zaman birlikte olmam” der. Meşhur fil hikâyesini dillendirerek bütünü görmenin önemini kayda geçen yazar parçalardan yola çıkarak karar verip yargılamanın mahzuruna da değinip bu beş “ünlü ozan”a “Fil” diye baktım der.
Eserin editörlüğünü üstlenmem hasebiyle kaleme aldığım takdim yazısının hemen akabinde Oğuz Paköz de eser üzerine düşüncelerini dile getirir.
Eserde Âşık Mahsuni Şerif’in, Hayati Vasfi Taşyürek’in, Kul Hamit’in, Âşık Hüseyin Tenecioğlu’nun ve Âşık Yener’in ayrı ayrı yaşam öyküleri anlatılır, sanatı değerlendirilir ve şiirlerinden seçmeler yapılır. Hepsi de ebediyete göç etmiş olan bu şeş ünlü ozanın yanı sıra hayatı kaleme alınacak yüzlerce ozan bekler sırada.
İstanbul’da Efsus Yayınları arasında Şubat 2020’de neşredilen eser okurdan büyük ilgi görür.
Eserde yer alan beş ozanımızın yanı sıra tüm ozanlarımızı rahmetle anarken bir Maraş deyimiyle “arkasının geleğenli olmasını” diliyorum.
Serdar Yakar