Zanbak / Zambak

Zambak yağı parfümeri ve ilaç sanayiinde kullanılmaktadır. Eski çağlardan beri bilinen bir çiçektir. Çiçekleri inancı, iffet ve erdemi simgeler.

Zambak klasik edebiyatımızda zanbak / zenbak olarak kullanılmaktadır. Görkemli beyaz çiçeklerinden olsa gerek bazı yörelerimizde gelinçiçeği olarak bilinir. Çiçekler içinde en gösterişlisidir. Bir o kadar da güzel kokuludur. İri beyaz çiçekleri ile hemen fark edilirler. Soğanlı çok yıllık bir bitkidir. Onlarca çeşidi ve ülkemizde doğal olarak yetişen türleri vardır. Doğal hayatta daha çok kumlu kayalık yerlerde yetişir. Trabzon zambağı, Zigana zambağı, Kum zambağı endemiktir. Koruma altındadır.  Bir metreye kadar boylanabilir. Kumlu toprakları sever. Son yıllarda endüstriyel olarak yetiştirilmeye başlanmıştır. Zambak yağı parfümeri ve ilaç sanayiinde kullanılmaktadır. Eski çağlardan beri bilinen bir çiçektir. Çiçekleri inancı, iffet ve erdemi simgeler.

Yüzyılda Urfa da doğup daha sonra Adana’ya yerleşen Udmi (Admi) Efendi otuzbir çiçeğin yer aldığı Şukufenanesinde ( çiçek kitabı) aynı zamanda çiçekler üzerinden bazı hesaplamalarla bilmece şeklindedir. Udmi efendi ile ilgili ilk araştırmayı yapan Ord. Prof .Dr. Süheyl Ünver “Tarihimizde Lale Merakı” makalesinde “Urfalı Udmi Efendi’nin Şükufenamesi çok hoştur. Bu eserin mühim kısımlarını aynen yazacağız. Adeta bilmeceler, muammalar tertip etmiştir”(1) demektedir. Çiçekler konusunda araştırmaları ile bilinen Prof. Dr. Nazım Hikmet Polat Admi Efendinin Şukufenamesini günümüz Türkçesi ile yayınlamıştır. Zambakların dik gövdeleri üzerinde iri beyaz çiçekleri diğer bahar çiçeklerinin önüne geçmesini Udmi Efendi’nin şu beyiti ile ne güzel anlatmaktadır; “Zenbak” gibi birdenbire baş çekme hemen halk Sikkin-i hasretle seni kökten koparırlar. Zanbakı diğer çiçeklere göre üstün tutan şairlerden biri de 18.yüzyılda yaşayan Kırım hanedanından Said Giraydır. Murat Abalı Said Giray divanını konu alan tez çalışmasında “Kültür tarihimizin önemli bir bölümünü oluşturan divan edebiyatı, geniş bir coğrafyaya yayılmış milletimizin edebî zevkinin mührünü üzerinde taşır.”(2) demektedir. Said Giray divanında zanbak zarif yapısı beyaz rengi ve geniş yapakları ile bütün çiçeklerden üstün tutulmaktadır.  Zanbak bembeyaz rengiyle açılınca sünbül yanında gömgök kalır;

Hayl-i ezhâr içre zanbak kâm-rân-ı ser-firâz
Gömgök itmiş derd-i aşk ile tenin sünbül garîb
Zanbak çiçeğinin gönül coğrafyamız üzerinde de  önemli bir yeri vardır. Altın zanbak (zlatni ljiljan) adını taşıyan sarı zanbak, Bosna Hersek’in ulusal  sembolüdür. Bosna tarihi boyunca saflığın, manevi gücün ve yeniden dirilişin simgesi olmuştur. Onun için Bosna şehitliğindeki “Şehitlik Anıtı” da zambak şeklinde tasarlanmıştır.Zambak divan şiirinde lale, gül, sümbül kadar olmasa da kullanılan çiçekler arasındadır. Divan şiirinde güzellik, zekâ, beyazlık, haberci, serdar, yüz, burun ve parmağı sembolize eden çiçektir. Esad Efendi’nin aşağıdaki beytinde zambak ve zarafet ilişkisinden dolayı zambak, zekânın müşebbehi olarak kullanılmıştır: Zanbak zekan cebîn-i münevver gül-i beyaz Hûy jâle dîde nergis-i mestâne-bîn ola 16. yüzyıl şairlerinden Emrî için rüzgârın esmesiyle zanbağın eğilip üzerinden çiğ tanelerinin düşmesini güzel bir sebebe bağlamıştır. Zanbak, sevgilinin burnuna özendiği için rüzgâr onu ters çevirmiş yani yaptığına pişman etmiştir; (3)                                                             

Düşen jâle degül zanbak senün bînîne öykünmiş. Getürdi bînîsin burnından anun rûzgâr ey gül 18. yüzyıl şairlerinden Arpaeminizade Mustafa Sami Efendi eski edebiyatımızın önemli isimleri arasındadır. Şiirlerinde deyim kullanması ile dikkat çekmektedir. Tarihçiliği yanında musikiye de düşkündür, musiki makamları hakkında bir mesnevisi vardır. Aşağıdaki beyitte zambak çiçek ordusunun komutanıdır;

Amade olup sipah-ı ezhar Zanbak bu güruha oldu serdar Derya Önge “Klasik Türk şiirinde Haberleşme” adlı tez çalışmasının girişinde Klasik Türk şiirine yönelik toplumdan kopuk olma savına yönelik şöyle demektedir; “Her edebiyat çağının aynasıdır. Sanatçı, farkında olsa da olmasa da içinde bulunduğu hayatın ve çevrenin etkisinde kalır. Hayal gücünü sosyal hayattan edindiği izlenimler üzerinde şekillendirir. Klasik Türk şiiri şairleri, her ne kadar yıllarca toplumdan kopuk olmakla suçlanmış olsalar da sosyal hayata dair pek çok unsur şiirlerinin temelinde yer almıştır.”(4)

Arzu Kalender “Osmanlı şiirinde Bahar” adlı çalışmasında “ Eskiden mektuplar misk ya da safranla yazılır, tomar halinde bükülüp gümüş bir kılıf içine konarak boyuna asılır ya da pazuya bağlanarak gideceği yere götürülürdü” demektedir.(5)  Bâkî’nin beytinde bu durum şöyle dile getirilir; Zanbakun goncesidür bâğa gümüş bâzûbend
Za’ ferân ile yazılmış ana hatt-i tûmâr  (Zanbak çiçeğinin goncası bağa gümüşten bir pazubenttir. Tomarının içindeki yazı safranla yazılmıştır
Baki, Sultan II. Selim için yazdığı gazelinde ise zambağın seyir yerinin yolunda padişaha halini arz etmek için elinde mektubunu tuttuğunu anlatmaktadır;

Mektûbın elde tutmış zanbak reh-i çemende ‘   

Arz ide tâ ki hâlin sultân-ı kâm-kâre

Zambak geleneksel süsleme sanatlarımızda kullanılan çiçeklerdendir. Prof. Dr. Hilmi Özden ve Prof. Dr. Ömür Şaylıgil’in “Türk Kültür Tarihinde Hastanelerimizde Zambak Motifi” adlı çalışmalarından öğrendiğimize göre zambak Şam’daki Nurettin Bimarhane’sinde Selçuklu Atabeği Nurettin Zengi’nin arması olarak kullanılmıştır. Bu çalışmada ayrıca Bağdat’ta Babülcedit’te ve Maristanın kapısı üzerinde zambak alâmetine tesadüf edildiği belirtilmektedir. Haçlı Seferlerinde Şövalyeler vasıtası ile hem hastane mimarisi hem de zambak motifi Avrupa’ya geçmiştir. Bugün Fransa gibi bazı Avrupa ülkelerinin armalarında kullanılmasını da buraya bağlamak mümkündür. Nurettin Bimarhanesi Önemli Tıp hekimlerini de yetiştirmiştir. Miguel Scrvede’den (1509-1553) çok önce akciğer kan dolaşımını keşfeden ünlü İslam hekimi İbn en-Nefis (1210-1288) de Zengi’nin Şam’da tesis ettiği hastanenin hekimleri arasındaydı.  Kültürümüzde hükümranlık alameti ve sultanlarla özdeşleşen bir çiçek olmasına rağmen, Avrupa edebiyatında zambak biraz da ümitsiz aşkın çiçeği olarak bilinir. Böyle anlaşılmasında şüphesiz Honore de Balzac’ın ünlü eseri “Vadideki Zambak” romanının etkileri olmuştur. Balzac’ın imkânsız aşkı anlattığı bu eserinde kaybedilen sevgilinin yüzünü vadideki sarı zambağa benzetmekte ve şöyle demektedir; “Gök yüzünde sabaha karşı ay ve güneşin buluşması gibi sarı bir zambağı andıran yüzünde geçmişle gelecek birleşmişlerdi. Geçmiş çekilirken gelecek başlıyordu.” Atilla İlhan’ın “ayrılık sevdaya dahil” şiiri bende “vadideki zambak” romanı ile bir ilişki oluşturur. Belki de ortak sevda hikâyesini anlattıkları içindir;   

gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar
yaseminler unutulmuş
tedirgin gülümser
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili

Günümüz şiirinde de benzer izleri görmek mümkündür, tıpkı Bejan Matur’un “aşk için gece” şiirinde olduğu gibi;                         

Açtım kendimi bir zambak arzusuyla.
Bir zambak nasıl isterse çiğini sabahın
Ve gece nasıl gölgeli ve nemliyse,
Öylece açıldı ruhum.…
Bitirdim aşkımı
Ve onu bir zambağın
Gövdesine sakladım.

Ece Ayhan’ın “Zambaklı Padişah” şiirinde zambak kültürümüzdeki anlam metaforu içerisinde kullanılmıştır:

Ne zaman elleri zambaklı padişah olursam
Sana uzun heceli bir kent vereceğim
Girilince kapıları yitecek ve boş!
Azizim, güzel atlar da güzel şiirler gibidirler
Öldükten sonra da tersine yarışırlar, vesselam!

Zambak çocuk oyunlarımıza da girmiş bir çiçektir “Yağ satarım bal satarım” oyununda olduğu gibi. Oyunda ebenin diğer oyunculardan birinin arakasına gizliden bıraktığı beyaz mendil birazda akzambak çiçeğini simgelemektedir:   

Yağ satarım, bal satarım,
Ustam öldü, ben satarım.
Ustamın kürkü sarıdır.
Satsam 15 liradır
Zambak zumbak
Dön arkana iyi bak

 Zambak Cumhuriyet döne şiirimizde de kullanılan bir çiçektir. Beş Şehir’de Ahmet Hamdi Tanpınar Anadolu yakasından baktığında sis tabakasının içinden çıkan İstanbul minarelerini beyaz zambaklara benzetmektedir. Adeta şiirindeki “Tek bir düşünceden fışkıran zambaklar” gibi. “Kuzguncuk’ta sular, sahil boyunca, arasına tek tük sümbül karışmış bir menekşe tarlası gibi mahmur külçelenirken, ince bir sis tabakasının büyük zambaklar gibi kestiği İstanbul minareleri kendi hayallerinden daha beyaz bir aydınlığa benzer.” Yine “bütün yaz” şiirinde beyaz zambaklar vardır;

Ne güzel  geçti bütün yaz,
Geceler küçük bahçede…
Sen zambaklar kadar beyaz
Ve ürkek bir düşüncede,

Yavuz Bülent Bakiler “Analar” şiirinde beyaz zambak; masumluğun, umudun çiçeğidir. beyaz zambağa benzettiği çocuk yüreği destanlar kadar sımsıcak anaları aksettirmektedir;

Bir beyaz zambak gibi pırıl pırılsa yavrum
Ve yavrumsa sevdiren bana her şeyi bir bir
Bu mutluluk, bu düzen, bu bitmeyen aydınlık
Anasının yüzü suyu hürmetinedir.

Beyaz zambaklar Ahmet Muhip Dıranas’ı da etkilemiştir “Titrek Bir Damladır” şiirinde;

Gözlerin kararan yollarda üzgün,
Ve bir zambak kadar beyazdı yüzün;
Süzülüp akasya dallarından gün
Erir damla damla ayaklarında.
Abdurrahim Karakoç “Dua” şirinde;

Aşk diyorlar en mukaddes hayale
Ve sen de düşesin o sonsuz hale
Hazdan dudakların olsun bir lale
Güller, karanfiller, zambaklar öpsün.
Mono Roza” şiirinde Sezai Karakoç için ilan edilememiş yaşayan aşkın çiçeğidir, ıssız yerlerde açan zambaklar;

Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ahmet Uysal “Ey Adına Narin Dediğim!” şiirinde yalnızlığının arkadaşıdır kır çiçekleri;

sandınız ki, tutunduğum her dalı kırdım;
sapa patikalarda kır zambaklarını
gözyaşıyla karşıladığımı bilmediniz.

Can Yücel için biraz da özlemin çiçeğidir zambak;

Dün ne güzeldi gün
Dün bir dügün
Vapurun bacasında bir zambak açmış
Kulağımın zarında bir sümbül
Tırnaklarım hepsi papatya
Ayaklarımla geziniyorum dünyayı

Özcan Ünlü biraz da beton binalara terk ettiğimiz, o renk renk çiçeklerle bezeli şirin İstanbul bahçelerinin kaybolmasını küskün zambaklar üzerinden anlatmaktadır “Güz Yorumcusu” şiirinde;

Işıktan sesleriyle ölüyor kuşatılmış bahçelerdeki çiçekler
Küskün zambaklar sığınıyor gecemin üşüyen dar kapılarına

1)A. Süheyl Ünver “Lalezar-ı Süheyli Tarihimizde Lale Merakı” Albaraka Yayınları 2021
2)Murat Abalı “Said Giray Divanı Tahlili” Yüksek lisans tezi Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler
3)Doç. Dr. Hiclal Demir “Zanbak” ve Klasik Türk Şiirindeki İzleri. Divan Ed Araştırmaları Dergisi 27
4)Derya Önge “Klasik Türk Şiirinde Haberleşme” FSM Vakıf Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü tez.
5)Arzu Kalender “Taze Can Buldu Cihan, Osmanlı Şiirinde Bahar” Bilkent Üniversitesi Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Edebiyatı Bölümü, Ankara Haziran 2002

Bilal Arıoğlu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir