Şehir konumuz şehir. Şehrin sohbetleri için yine bir aradaydık. Mevzuumuz şehir. Şehrin halleri. Şehri konuşurken daldan dala atladık. Her sohbete katılan tespit, gözlem, çözümlerini ortaya koydu. Şehir tecrübeleri ışığında fikir ileri sürdüler.
Konu konuyu açtı. Daldan dala atlayarak şehri masaya yatırmış, anatomisini çekmiş olduk. Ortaya senin ben, im diyeceğimiz şehir halleri çıktı.
Kim istemez şehirlerimiz abad olsun, mamur yaşasın. Kim şehrin güzel olmasını istemez ki, Sohbet mevzuları, şehrin iyiliğine ve güzelliğine dairdi. Bir nevi, şehir sofrası kuruldu. Bize de buyur demek düştü.
İnsan taşıdığı kültürünü yaşayarak şehirde yaşayabilir mi? İlk cevap yaşayamaz.
Şehre kültürü ile gelenler, alt kültür olurlar. Hâlbuki ortak şehir kültürü olmalıdır. Kültür farklılıklarını zenginlik görenler, kültürler arası hoş görü ve hazmı hesaba katmalıdır. Bunlar olmazsa, alt kültürler çatışma, hatta ayrışma sebebe olurlar.
Bir de külttür mozaiği diye tuzak yaklaşımı var. Mozaik için ortak zemin ve hamur gereklidir. Bunlar olmadan desen oluşmaz.
Her halde alt kültürler, yüzleşme ve birlikte olma sınavı verirler.
Karşımıza dört yol çıkar.:Kültürel çatışma, Kültürel kaynaşma, Kültürel ayrışma, Kültürel yok olma (asimilasyon)
Şehirlerimiz göçle iyice yığılınca, tutunma meselesi ortaya çıkınca, taşıdığı kültüre sarılma yolunu seçerler karşımıza: Kapanık, Konuşmayan, Kopuk, Toplulaşan, Gettolaşan, Alt guruplar, Topluluklar çıkar.
Kültür, şehir hayatının can damarıdır. Şehir kültür davası gütmelidir. Şehir kültürüne dört elle sarılmalıdır. Şehir kültürleri bünyesine alarak kaynaştırtmalıdır. Şehir kültürünü yaşamalı, bedel ödemelidir. Şehirde kültür timsalleri, elçileri, taşıyıcıları olmalıdır. Şehir inşadına kültür demelidir. İnadına kültürü yaşamalıdır. İnadına önceliği olmalıdır. Sohbete katılan bir ecnebiden bahsetti. Ülkemize uzun yıllar ardan sonra yine gelmiş. Şehir üzerine sohbet etmişler. Şehrimizi nasıl gördün, neler değişmiş diye sorunca, iyi bir gözlemci olan yabancı gözlemlerini sıralamış.
Eskiden efendim, af buyurun, lütfen, zahmet olmazsa, teşekkür ederim derlerdi şimdi duymuyorum. İnsanlar arasında saygı ve sevgi hemen belli olurdu. Şimdi göremiyorum.
Terbiye azalıyor. İnsanlar birbirine beyefendi, hanımefendi derlerdi. Şimdi duymuyorum.
Nezaket azalıyor. Otobüslerde gençler, yaşlılara, kadınlara yer verirdi. Şimdi kalkmış.
Herkes selam verirdi, günaydın derdi. Kimse vermiyor. Küçükler büyüklere hürmet ederdi. Şimdi kalmış. Kimse yerlere tükürmezdi. Yerlere çöp atılmazdı. Şimdi atılıyor.
İnsanlar birbirini görünce tebessüm ederdi. Şimdi görmüyorum.
Kadınlar sokakta sigara içmezdi. Nezaketsizlik sayardı. Şimdi serbest.
Yüksek sesle, bağırarak konuşulmazdı. Bağıran, çağıran, kızan hepsi var.
Birlikte olanlar sohbet ederdi. Şimdi ceple meşguller.
Yerlere oturulmazdı. Her yere oturuluyor.
Başıboş hayvanlar çoğalmış. Kedi, köpek gibi.
Yer tarifi sorarsan, iyice tarif ederlerdi. Hatta götürürlerdi. Sorarsan bilmiyorum diyor.
Bir yaşlının yükü varsa taşıyanlar çıkardı. Şimdi herkes kendine olmuş
Biri yere düşse herkes koşardı. Şimdi bakıp geçiyor.
Kavga olsa araya girilirdi. Şimdi kaçıyorlar.
Tanıdıklar hal hatır sorardı. Şimdi selamlaşıp geçiliyor.
Sohbete katılan şehir yönetimleri neyse biz oyuz demeye getirdi. Biz neysek şehir odur. Yönetim şehrin aynasıdır. Yönetime bak şehri, şehre bak yönetimi görürsün. Peşinden sıraladı.
Şehrin ana meselesi sistem. Bir işletme gibi şehirde idare sistemi ile yürür.
Şehir insanların en yoğun yaşadığı yerler. Şehir yönetimleri insan yönetimidir. İnsan nasılsa idare öyledir. Şehir insanların kurduğu düzenle sahip. Şehirde yönetiminde neler var neler.
– İnsan idaresi – Sistem idaresi – Çevre idaresi – Düzen idaresi – Varlıklar idaresi- Yokluklar idaresi
– Kültür idaresi – Toplum idaresi…. En mühimi şehrin idaresidir. Bakıyorum da şehirlerimiz idaresiz idare ediliyor. Hani bilim adamları derler ki, düzensizlikte bir düzendir. Kaosun bile anlaşılamayan bir işleyişi vardır. En basiti:
– Ev/ hane yönetimi- Apartman yönetimi – Site yönetimi – Mahalle yönetimi- Semt yönetimi
– Şehir yönetimi
Bir yönetim ötekine benzer. Birinde boşluk ötekine sirayet eder. Şehir boşluk kabul etmez. Boşluğu hemen doldururlar. Şehri hukuk, kurullar, kurallar, gelenekler, kültürler, sivil toplumlar yaşatır. Yönetimler bu temele oturmaz ise şehir karmaşa haline döner. Yine yönetim olur ama adı şehrin istediği yönetim olmaz. Devam Edecek…
Ahmet Narinoğlu