Milli Kültürü Dünyaya Yaymak

Türk Devleti’nin yurt dışında millî kültürümüzü yaymaya çalışmasını takdir ediyoruz , devletimizin kendi okullarında, aynı işi hakkıyla yapmadığını, yapamadığını da üzülerek görüyoruz.

Televizyon seyretme ihtiyacı duyduğumuz zaman ekseriyetle TRT kanallarını tercih ediyoruz. İstanbullu bir köylü olunca TRT zamanla vazgeçilmezimiz oldu. Geçenlerde TRT AVAZ’da Güney Afrika’da faaliyetlerine devam eden Yunus Emre Enstitüsü’nün tanıtımı vardı. Enstitü binası önünde siyah insanlarımızın dans ederek,

Üsküdar’a gider iken aldı da bir yağmur
Kâtibimin setresi uzun eteğe çamur

Mısralarıyla başlayan türkülerini okurken görmek doğrusu bizi çok memnun etti. Grup daha sonra Yunus Emre Hazretlerinin; Bana seni gerek seni

Nakaratlı ilahisini yine dans ederek söyledi. Manzara çok tatlı ve gülümseticiydi. Gruptakilerin ekseriyeti kadındı.

Türkiye Cumhuriyeti olarak Yunus Emre Enstitüsü, TİKA, Maarif Vakfı gibi kuruluşlar vasıtasıyla dünyanın dört bir yanında millî kültürümüzü yaymaya çalışmamız elbette her türlü takdirin üstündedir.  Sanat ve kültürümüzün ehli insanlar tarafından dünyanın her köşesinde Türk kültürünü, ahlâkını, irfânını yaymak ve benimsenmesini, yaşanmasını temin etmek büyük devlet olmanın gereğidir.

ABD uzun yıllardan beri kendi imha edici kültürünü Hollywood sineması aracılığıyla yapıyor.

Bugün insanımızın ahlâkî çöküntü içinde olmasının en mühim sebeplerinden başında, ABD filmlerinin ülkemizin bütün sinema salonlarında ve televizyonlarında, Türk filmlerinden daha çok yer bulması gelir.

Kültürel hegemonya, ekonomik ve siyasi hegemonyanın birinci ayağıdır. Türk Milleti, tarih boyunca hiçbir zaman sömürgeci olmadı. Türk kültürünü öğrenen insanların hayatları güzelleşirken, ABD ve Batı kültürünü benimseyen insanlar her türlü millî ve mânevî değerlerini kaybediyor.

Türk Devleti’nin yurt dışında millî kültürümüzü yaymaya çalışmasını takdir ediyoruz , devletimizin kendi okullarında, aynı işi hakkıyla yapmadığını, yapamadığını da üzülerek görüyoruz.

Köroğlu’nun meşhur mısraında dediği gibi;

Tüfek icad oldu mertlik bozuldu.
“İnternet icad oldu ahlak bozuldu…”

Bugün yetişen nesillerin acaba yüzde kaçı, Güney Afrikalı siyah insanların sevinçle ve dans ederek söyledikleri;

Üsküdar’a gider iken aldı da bir yağmur
Katibimin setresi uzun eteği çamur

Türküsünü veya;

Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver onları
Bana seni gerek seni

İlahisini biliyor ve zevkle okuyor acaba?

Son iki asırdan beri sürekli en yoğun şekilde kimlik kaybı yaşayan millet herhalde Türk Milleti’dir.

İktisadî, ilmî ve teknik geri kalmışlığımızı Batı’ya benzememek yüzünden zanneden zihniyetin yüzünden sürekli kaybediyoruz. Zenginleştikçe daha Batı’yı yakalayacağımızı ve güya “muasır medeniyet” seviyesine çıkacağımızı zannediyoruz. Aksine zenginleştikçe kimlik kaybımız daha çok artıyor ve Batı’ya rahmet okutacak bir ahlaksızlık çukuruna doğru yuvarlanıyoruz.

Bizim bir buçuk yaşındaki torunumuz bile anne babasının cep telefonunu merak ediyor ve onlar gibi parmaklarını kullanarak cep telefonunu keşfetmeye çalışıyor.

Herhalde hayal kurmayı öğrenerek yetişen son nesil bizim çocuklarımız oldu. Bizim nesil ve çocuklarımız, masal ve hikâye kitapları okuyarak büyüdük. Yeni nesil internet ve televizyonla büyüdüğü için artık hayal kurmayı bilmiyor.

Bizim orta öğretim yıllarımızda mûsikîmiz ve klasik sanatlarımız hakkında hiçbir bilgimiz ve fikrimiz olmadı. Üniversite tahsili için İstanbul’a gidince Nevzat Atlığ’ın yönettiği Klasik Türk Mûsikîsi korosunu keşfettim de musikimizi öğrendim. Bugünkü televizyonlar da TRT Müzik ve TRT Nağme, TRT Türkü çok şükür müzik yayını yapıyor .

Okullarda müzik ve resim dersleri var mı, varsa ne öğretiliyor bilmiyoruz. Klasik sanatlarımızın adı bile öğretilmiyor. Liseden mezun olan gençlerin büyük çoğunluğu cehalette birbiriyle yarışıyor. Üniversiteyi kazanabilmek için yarış atı gibi hazırlanan gençlerimizin enerjileri zayi oluyor. Kendi tarihinden, kültüründen, sanatından habersiz yetişen gençler nakıs yetişmektedirler(Eksik).

Dünyanın her ülkesinde kendi kültürümüzü ve sanatımızı öğretmek için gayret gösteriyorken, aynı gayreti bizzat kendi insanımız için neden göstermiyoruz. Eğitim sistemi ne zaman millî olacak…Milletimizin iktisadî bakımdan zengin olması elbette çok güzel bir gelişme. Ancak millî ve manevi kimliğimizi kaybettikten sonra zengin olmak ne işimize yarayacak.

Ana sınıfından itibaren bütün okullarımızda bizi biz yapan kültürümüz, sanatımız, klasik ve halk mûsikîmiz, mîmârîmiz, ortaoyunlarımız, Karagöz Hacivat’ımız, geleneklerimiz, düğünlerimiz, bayram kutlamalarımız öğretilse sağlam bir millet olarak yolumuza devam etmez miyiz?

Dergimizin adı Şehir ve Kültür ama böyle giderse yakın bir gelecekte ne şehir kalacak ne de kültür…

Bizden hatırlatması…

Ekrem Kaftan

1 Yorum “Milli Kültürü Dünyaya Yaymak”

  1. Merhaba, Siteniz çok güzel olmuş. Tebrikler.

    Ekrem Beye sonuna kadar katılıyorum. İstifade etik yazınızdan.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir