Türk Öğretmenine
Bazan ölüler yurdu korur, bazı da sağlar,
Göz nuru karışmazsa şahadet kanı ağlar.
Yoksulluğun ufkunda erirken bile mağrur
Sensin o hazin nur, o derin nur, o büyük nur.
Hoşnutsun, eğilmiş okuyorsan, yazıyorsan
Ey terli alın, şan aramaz, nam aramazsın.
Cemiyetin omuzunda da yokmuş kadar azsın.
İlmin sesi haykırmaz, ilim şarlatan olmaz
Sessiz de seven yoksa vatan hiç vatan olmaz
Sen yurdunu haykırmayarak gizli seversin
Kalmışsa eğer ömrümü tanrım sana versin… / Mithat Cemal Kuntay
Sonbahar gelince Eğitim başlar…Taze bir başlangıçtır insanlık için ,okul çağına gelen yavrularımız okula başlar, okuma yazma öğrenmeye okullarına giderler sevinçle, öğretmenleri ile buluşurlar öğrenmek için… Öğretmenler hayatlarını vakfettikleri çocuklarla buluşurlar sevinçle özlemle. Öğretmektir tek gayeleri… Mithat Cemal üstadımız Öğretmenlerimiz için harika bir şiir yazmış, onunla yazıma başladım.
Türk dünyasının çok değerli mütefekkiri, eğitimcisi, siyasetçisi, gazetecisi, yazarı Kırımlı münevverimiz İsmail bey Gaspıralı’nın vefat ayında kendisini de rahmetle anıyorum. Eğitimin nakıs olduğu bir dönemde çocuklara eğitim vermek, okuma yazma öğretmek isteyen bir ideali vardı. Hedefi Türk dünyasını aynı Türkçeyi konuşan insanlar olarak birleştirmekti… Bunun için açtığı mekteplerin sayısı beş bini aşmıştı. Kaşgar’dan Akdenize, Karadeniz’e uzanan coğrafyada hedefine ulaşmıştı. Dünya müslümanlarını bir araya getirmek için Mısırda kongre düzenledi, İngilizler buna engel oldular.. Hayat hikayesini gençlerimize anlatmak ve öğretmek bizim vazifemiz. Bu ideallere sahip gençler olarak yetişmelerini sağlamak o çizgide öğretmenlerimizle olacaktır…
***
Yaz aylarında ülke ormanlarımızda meydana gelen orman yangınlarında her sene olduğu gibi bu senede çok ormanımız ağacımız ve ormanda canlı varlığımız yandı, bunlarla birlikte ciğerlerimiz yandı.
Orman ve ağaç ile ilgili çokça söylenen yazılar vardır, bunlardan Refik Halid’in Ağaç ve insan benzetmesini ve ağaç sevgisini buraya almak istiyorum:” Biz insanlar tabiatı sadece göze hoş görünen dekoratif kısımları için sevmiyoruz.
Zafere ulaşmak için sarf ettiği çetin, bezmek bilmez emeğinden dolayı da güzel sayıyor ve onunla aramızda bir benzerlik bularak ta benimsiyoruz. Bahsettiğim hayat ve galebe mücadelesinin en kudretli ,parlak ihtişam içinde geçen ,zarif ve faydalı örneği ağaçtır.
Ağacın asıl güzelliği neresindedir. Sırla sihirle dolu bir kuvvet kapsülünün yerden göğe doğru fışkırışında, Karanlıktan çıkıp ışığa can atışında ve nura kavuşunca gelişip bir saltanat kuruşunda değil mi? Bir ağacın tohum, sürgün fidan dönemlerinden geçmek, nihayet tutunmak yaşamak nüfuz sahibi olmak ağaçlaşmak için nasıl uğraştığını, didindiğini düşündüğümü göz önüne getirdiğim zaman ;adeta onun yürek çarpıntısını soluduğunu ,terlediğini ,iç çekmelerini ve inlemelerini duyar gibi olurum. O ne mücadeledir. Taşlarla topraklarla böceklerle solucanla yağışlar donlar rüzgarlar kasırgalar tipiler …Uzun seneler her mevsim daimi bir boğuşma göğüs germe halindedir… Bir fidanın gayreti bir fil gayretidir. Her fidan bir titan her ağaç bir herküldür.. Bir Orman ise devler mahşeridir.
Boraya kafa tutan bir çınarı seyretmek ne heyecanlıdır..
Newton deha , uzun sabırdır dediği zaman ben yüksek eser vermiş bir insan kadar, gelişmiş güzelleşmiş gölge salmış bir ağacı da hatırlarım.
Zaten halkla temas etmeyen, onu faydalandırmayan ve güzelliği kavramayan eser büyük eser sayılmaz.
Ağaç ise her üç şartı haizdir, büyük bir eserdir. Uzun bir sabır , gayret, mücadele mahsulü güzellik timsali olması bakımından yaratanın eşsiz bir eseridir.. Mücadelesinde gücünü sonuna kadar sarfedendir. Ağaç hasreti belli başlı bir sıla ateşidir.. Hele bu ağaç vatan ağacı olursa…Bilir misiniz ki; Kendi vatanının toprağında ,suyu ile havası ile yetişmiş ,gelişmiş bir ağacın size başka bir anlatışı ve sizi başka bir anlayışı vardır. Memleket ağacı sade bir ağaç değil hemşehri ağaçtır. Vatana sapasağlam kökünden bağlanmış bir hem şehri olduğu için onunla yad ülkelerde karşılaşmanıza imkan yoktur.>
Ya ağacın insan hayatı ile başlayan ölümünden sonra bile devam eden arkadaşlığına ne deriz?.. Ağaç ve insan dünya var olduktan bu yana kardeştir..
İster gövdesi buzlu olsun, veya dalları yemyeşil, Her zaman şefkat gördüğü veya kine uğradığı vakit de ağaç, heybetli ve haşmetli varlığı ile vadilere hakim olduğu kadar hayır ve bereketi ile insanlığa hizmet etmiştir ve ruhlara hakim olmuştur…
İnsanda ağaç gibi yetişir büyür , onu koruyup kollarsan büyütürsen hizmet eder, vatan toprağında koruyup kollarsan o artık memleket ağacıdır… Eğitim mevsimi başlıyor, okullar açılıyor… Ülkemize ve milletimize hayırlı olsun…
Saçımızı taradık, kravatımızı bağladık. Yeni eğitim öğretim yılında Şehir ve Kültür dergimiz yeni sayısı ile Huzurunuzda… Hz.Mevlânâ der ki; “Birini tanımadıysan kimin ve neyin peşinde olduğuna bak! Anlarsın…”
Hoş bulduk efendim, Hoşça bakın zâtınıza…
Mehmet Kâmil Berse – Genel Yayın Yönetmeni