Her gece İstanbul’a bir tarafım ilişir,
Böler duygularımı, denizi öpen kuşlar.
Kubbeler yüreğimdir, hasretimi bölüşür,
Her gece taş plakta Itrî’nin meşki başlar..
Muhsin İlyas Subaşı
Aşk ile ayrılık kardeş gibidir. Her aşkın bir eceli vardır, kimi zaman firak olur, kimi zaman mezarda son bulur. Aşkı ,Allah aşkı ile bütünleştirirseniz, onu ebediyete taşırsınız…Şehirlerin aşkını; orada doğmuş olmak yaşıyor olmak, bastığınız topraklarını incitmeden kirletmeden yürümek, sevdiklerinizle paylaşmak, mektebinde okurken de hissederek okumak, Camisinde saf tuttuğunuzda, elleriniz semaya açıldığında elleriniz ile sonsuzluk arasında hiçbir şeyi koymamak ,ilahi aşkı ıtrinin bestesi ile duyurmak. Her sıkıntımızı Allah aşkına dayanarak tedavi etmek. Hz.Mevlana’nın yolunda aşkı anlamak.
Derken İstanbul aşkının nerede olursanız olun bulunduğunuz yerden İstanbul’a sevgi kanalı bulmamız ne kadar önemlidir. “Aşk olsun! Aşkınız cemâl olsun! Cemâliniz nûr olsun! Nûrunuz ayn olsun!”Yazımıza, Hazret-i Mevlânâ’nın selâm duâsıyla başlamayı, büyük tasavvuf üstâdına vefâ sayarız. Hazret-i Mevlânâ, bir aşk adamıydı. O zât-ı muhterem; insanı, eşyayı, varlıkları, kâinâtı, yani âlemi gönül penceresinden seyreder ve değerlendirirdi. Fikirleri, düşünceleri, görüşleri; “sevgi” ve “aşk” odaklıydı. Kötülük ve çirkinliklerin kaynağının “sevgisizlik ve aşksızlık” olduğunu vurgulardı. Gönülde yaşattığımız İstanbul sevdamızı İstanbul dışında da yaşıyor olsanız, Muhsin İlyas Subaşı gibi şiirlerle dile getirebilirsiniz. Onun her insanın mayasına, mâhiyetine, kısacası “özüne” derin bir saygısı olduğundan, her cenahtan, her devirde pek çok seveni ve müntesibi vardır. İstanbul aşkı gönlünde ilahi aşk olan her kimsenin aşkıdır, sevdasıdır, yazımın başında Sevgili ağabeyimiz Muhsin İlyas Subaşı’ının şiirinde hecelediği gibi.. Şiirin devamında şöyle der Muhsin İlyas Subaşı:
Minaresi hüseyni, hüzzamdır sarayları,
Çırpınır sularında zamanın yorgunluğu.
Bir renk saltanatını fısıldar vitrayları,
Ve her gece güzeli gönle sığınan kuğu…
İstanbul, ömrümüzün övüncü her anında,
Mazi burda yorulmaz, mutludur boğaz kadar.
İstanbul, bin heyecan koşturur saf kanında,
Yaşama arzumuzu bir sır gibi fısıldar…
Şairlerin İstanbul aşkı hepsinde mevcuttur. Sadece şairlerin değil ,bütün sanatçılar İstanbul’a bir değer armağan etmek için hayatlarını feda ettiler…Mimar Sinan İstanbul’u mimari yapıları ile mayaladı. Itrî seslere hükmetti, Nakkaş Kara Memi şekil ve renklere, Karahisari hatlarla Bu şehre imzalarını attılar.. Bugünde takipçileri var elbette; Mimar Semih İrteş, Minyatür sanatçısı Nasuh Çolpan ve diğerleri. Tabii ki Yahya Kemal’den bir özet: “Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir bu./Bin yıl sürecek zannedilen kar sesidir bu.” Mesnevî’de insanların çevrelerinde şâhit oldukları hâdiselerin hikmet tarafı nazara verilir. Bunun için bazı müşahhas misaller, sembol olarak kullanır. Meselâ; horoz “şehvet”i, tâvus “makâm”ı, karga “tûl-i emel”i yani aşırı istek ve doymazlığı temsil eder.
Üstad; “İnsanın iç dünyâsında sonsuza açılan bir yanı yoksa o gönül haraptır.” der. Âlimler, Kur’ân ile Mesnevî’yi gül bahçesi ile gül yağına benzetmişlerdir. Hazret, gül bahçesi olan Kur’ân-ı Azîmüşşân’dan gül yağı çıkarmıştır. Gül bahçesindeki güllerin sayısız rengi ve âhengi, Mesnevî’ye yansır.
“Aşk olsun! Aşkınız cemâl olsun! Cemâliniz nûr olsun! Nûrunuz ayn olsun!”
Mukaddes kitabımız Kur’ân-ı Kerîm, “İkra’: Oku!” diye inmiştir. Aşk kitabı olan Mesnevî, “Bişnev: Dinle!” diye yazılmıştır… Peygamber -aleyhissalâtü vesselâm-’a, “Oku!” denince Âlemlerin Güneşi, “Neyi okuyacaktır?” O -aleyhissalâtü vesselâm-, kâinat kitabını okuyacaktır. Ancak insan, önce kendini okumalıdır. Zira kendini bilmeyen Rabbini bilemez. Mesnevî’de ise; “Dinle!” deniyor. “Neyi dinle?” Kâinâtın sesini, Kur’ân’ın hitâbını, Peygamber’e vahyi dinle!.. “Dinlemek” tasavvufta önemli bir kâidedir. Söyleyen değil, dinleyen öğrenir. Kulak, ilmin giriş kapısıdır. Büyükler dinlemenin ehemmiyetini belirtmek için, “Sen çocuğuna susmayı öğret, o nasıl olsa konuşmayı öğrenecektir!” derler. Ayrıca dinlenenler sadra kaydedilir, okunup yazılanlar ise satırlara kaydedilir.. Muhsin Ağabeyden Kainatın şiir olduğunu öğrenelim:
Her yağmur damlasıyla bulutlar başlar söze,
Ay’ı gecelerden sor, güneş ne der gündüze?
Kainat bir şiirdir okumayı bilirsen;
Çok şey söyler bu dağlar, bu gök, bu deniz bize!
Şehir ve Kültür dergimiz 11.yılımızın 4.ayında saçımızı taradık, kravatımızı taktık yine sizlerle beraberiz.
Hz. Mevlânâ der ki: “Yola rehbersiz giren iki günlük yolu yüzlerce yıl gidecek… Üstadsız meslek edinen şehir ve kasabaların maskarası olur.”
Mehmet Kamil Berse