Zimbabve’nin en büyük şehri ve başkentidir. Çoğu zaman Etiyopya’nın kadim şehri “Harar” ile karıştırılır. Başka bir yazımızda kendisinden bahsedeceğimiz Etiyopyalı Harar ile Zimbabveli Harare arasında isim benzerliği dışında etimolojik, toplumsal, kültürel ve ırki hiçbir yakınlık bulunmamaktadır.
Afrika Kıtası’nın güneyinde yer alan ve denize kıyısı olmayan ülke, genelde yüksek rakımlı platolarla kaplıdır ki, başkent Harare de deniz seviyesinden yaklaşık 1500 metre yüksekteki bir platoda kurulmuştur. Şehrin tarıma çok müsait olan civar topraklarında bol miktarda tütün yetiştirilmektedir. Kapitalizmin sömürü aparatlarından biri olan tek tip ürün yetiştiriciliğine dayanan “monotarım” uygulamasından Zimbabve ve özelinde Harare’de nasibini almıştır. Emperyalizm sadece insanları değil toprakları da sömürmektedir. Küresel çarkların dönmesi için gerekli olan tütün, kahve, çay, kakao gibi ürünler sömürge topraklarında yetiştirilmektedir. Bunların üretiminde alın teri akıtan yerli halk açlık sınırının altında yaşamaya çalışırken, milletine ve topraklarına yabancı yerli siyasetçi, bürokrat ve iş adamı üçlüsü müreffeh bir hayat sürmektedirler. Bu üçlüyü bir maşa gibi kullanan kapitalizmin ağa babası ülkelerinin küreselci baş aktörleri de kendi ülkelerindeki sırça köşklerinde “bu düzeni nasıl devam ettirebiliriz, daha çok, daha çok, daha çok para nasıl kazanabiliriz acaba? diyerek kafa patlatmakta ve çok yorulmaktadırlar.
Zimbabve’nin ihracatının %32’si tütün menşeilidir ve bu tütünün büyük bölümü de başkent ve civarındaki müthiş verimli arazilerde yetiştirilmektedir. Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı verilerine göre, 15.2 milyon kişinin yaşadığı Zimbabve’nin 4.1 milyon nüfusu ciddi beslenme yetersizliği yaşamaktadır ki, bu veriler her zaman tahmini olup, zannımızca çok daha fazladır. Ülken açken, verimli topraklarında bu duruma çözüm olabilecek her türlü tahıl ve saire yetiştirebilecekken, sen gidiyorsun bu arazilerde insanlığın en büyük katillerinden biri olan tütünü yetiştiriyorsun. Ne diyelim, Hak gözleri ve gönülleri aça.
Harare ismi, Shona Kabilesi’ne mensup ve asırlardır şehrin kurulduğu bölgede yaşayan, fakat İngiliz işgali ile yerlerinden olan Shonaların şefi “Neharava”dan gelmektedir. Bölge şefin isminden dolayı Harava ismi ile anılırken zamanla Harare’ye dönüşmüştür. Zimbabve ise yerel dilde “büyük taş evler, değerli evler” anlamına gelen Dzimbadzemabve kelimesinden köken almaktadır. Bu isim, bölgede yer alan tarihi taş evlerden dolayı verilmiştir.
Şehir güney yarımkürede olduğu için bizim sonbaharımız onların ilkbaharına denk gelmektedir. Başkentte mevsimler arasındaki sıcaklık farkı 4-5°C’yi geçmezken, yıllık ortalama sıcaklık 18°C civarındadır.
Harare yaklaşık 1.540.000 nüfusu ile Zimbabve’nin birinci, Afrika’nın 27. Dünya’nın ise en kalabalık 199. şehridir.
TARİH
Harare’nin kurulu olduğu bölge topraklarında asırlardır Shona Kabilesi yaşamaktadır. İngiliz Güney Afrika Şirketi’nin paralı askerlerince 1890 tarihinde bölge işgal edilip bir kale kurularak ilk yerleşim gerçekleşir. 1895’e kadar günümüz Zimbabve topraklarının hepsi İngilizlerce işgal edilir ve şirketin sahibi Cecil John Rhodes’in adına ithafen bölgeye Rodezya denir. Kurulan kale şehre de dönemin İngiltere Başbakanı Salisbury’in adı verilir ve kent 1982 senesine kadar bu isimle bilinir. 1897 yılında belediye haline gelen Salisbury şehri, günümüzde Mozambik sınırları içinde kalan Hint Okyanusu kenarındaki Beira şehri ile arasında yapılan ve 1899 senesinde faaliyete geçen demiryolu ile hem nüfusunu, hem de önemini arttırır. Giderek büyüyen Harare 1923 senesinde, Zambezi Nehri’nin güneyindeki geniş topraklarda kurulu olan İngiliz sömürge devleti Güney Rodezya’nın başkenti olur. Bu durum 1953 yılına kadar devam eder. Bu tarihte Güney Rodezya, bölgede yer alan dönemin İngiliz kolonileri, günümüzün Zambiya’sı Kuzey Rodezya ve Malawi’si Nyasaland ile birleşerek Rodezya ve Nyasaland Federasyonu’nu oluşturur. Harare bu topluluğun da başkenti olur. Federasyonun 1963 senesinde dağılması ile şehir, yoluna eskisi gibi Güney Rodezya’nın başkenti olarak devam eder. Burası Afrika, yolculuklar bitmez. Bir sonraki görevi ise, 1980 yılında İngilizler’den bağımsızlığını kazanan ve ismi Güney Rodezya’dan Zimbabve’ye dönüşen çiçeği burnundaki ülkenin başkentliği olur. Bu arada, ismi değişen ülkeye ismi değişen bir başkent yakışır diyerek de şehrin Salisbury olan adı 1982 tarihinde Harare olarak değiştirilir.
GÜNÜMÜZ
Afrika’nın en hızlı gelişen şehirlerinden biri olan Harare “Küreselleşme ve Dünya Sıralamaları Araştırma Enstitüsü” verilerine göre “Gama(-) Şehir” kategorisindedir. Enstitü dünya şehirlerini küresel ekonomik etkilerine göre Alfa, Beta veya Gama şehirleri olarak sınıflandırmaktadır. En önemli kriter ekonomik öğeler olsa da, politik ve kültürel faktörler de hesaba katılmaktadır. Alfa şehirler küresel ekonomik ağdaki en önemli noktalar iken, beta ve gama şehirler bölgesel ölçekli ama küresel sistemle de entegre şehirlerdir. Önem sırasında üçüncü olan Gama şehirler kendi içinde Gama(+), Gama ve Gama(-) olarak ayrılırlar. Harare ile birlikte Afrika Kıtası’ndaki diğer Gama(-) şehirler ise; Akra (Gana), Maputo (Mozambik), Douala (Kamerun) ve Luanda(Angola)’dır. Merak edip, acaba listede en iyi konumdaki Afrika şehri neresi diye baktığımızda, bir Alfa(-) küresel şehir olarak sınıflandırılan Güney Afrika’nın başkenti Johannesburg’un zirvede olduğunu gördük. Açıkçası şahsi görüşümüz kıtada bir çok şehrin bu payeyi daha çok hak ettiği yönünde olsa da, bizim gibi sıradan fanilerin bu işlere aklı ermez diyor ve Dünya şehirlerinin zirvesindeki Alfa(++) şehirler Londra ve New York’u hürmetle selamlıyoruz. Bu arada göz bebeğimiz İstanbul’un Johannesburg ile aynı kategoride bir Alfa(-) şehri olması da zannımızca ayrı bir garabettir. Neyse efendim, küresel sistemi fazla sorgulamadan tekrar şehrimiz Harare’ye dönelim.
Şehir geniş caddeleri, yollardaki lüks arabaları, modern gökdelenleri, yer yer sömürge döneminden kalma tarihi binaları, geniş parkları ile bizlere gelecek Afrika’yı fısıldıyor sanki.
2013 yılından beri her Mayıs ayında, belki de Afrika’nın en renkli aktivitelerinden birisi olan “Uluslararası Harare Karnavalı” yapılmaktadır. Yaklaşık on gün süren bu etkinlikte, kostümlü sokak geçitleri, konserler, yarışmalar ve bir çok etkinlik düzenlenmektedir.
Ülkenin en büyük ve köklü eğitim kurumu Zimbabve Üniversitesi Harare’dedir. 1952 yılında açılan ve ilk adı Rodezya Üniversitesi olan okul, İngiltere’deki üniversitelerin şubesi olarak faaliyet göstermiş. Üniversitenin bir çok bölümleri Londra Üniversitesi’ne bağlı iken, 1963 senesinde faaliyete geçen tıp fakültesi, Birmingham Üniversitesi’ne bağlı imiş. Günümüzde oldukça başarılı bir profil çizen Zimbabve Üniversitesi Afrika’da ilk 20, dünyada ise ilk 1500 yüksek öğretim kurumu arasındadır.
ZİYARET MEKANLARI
Harare’yi ziyaret için en iyi zaman dilimi eylül ile aralık ayı arasındaki ilkbahar mevsimidir. Özellikle Eylül ayında şehrin sokakları, parkları yerel Msasa ve Jakaranda ağaçlarının çiçek açması ile kırmızıdan mora uzanan bir renk cümbüşüne sahne olur. Bu bakımdan biraz da bizim İstanbul’umuza benzer Harare. Nisan Mayıs aylarında Boğaziçi’nde ve İstanbul sokaklarında arz-ı endam eden Erguvan ile Mor Salkım gibidir Msasa ile Jakaranda’nın Harare’deki resitalleri. Gökdelenlerin yükseldiği şehir merkezinde yeşillikler yanında, sömürge döneminden kalma bir asrı devirmiş tarihi konutlara da rastlıyorsunuz. En meşhuru da, İngiliz işgalci Cecil John Rhodes’un 1901 inşa tarihli evi, Cecil House.
Afrika Birlik Meydanı: Şehrin ilk kurulduğu bölge olup, günümüzde de Harare’nin en hareketli noktasıdır.
Chapungu Heykel Parkı: 1970 yılında kapılarını açan parkta, yerel heykeltraşların Afrika’ya özgü, taştan yaptığı sanat eserleri açık alanda sergilenmekte.
Avondale Bit Pazarı: Bizim gibi bit pazarı sevdalıları için, Afrika ile ilgili ikinci, üçüncü, dördüncü ve bazen de ilk el eşyaları satın alabileceğimiz otantik bir Pazar.
National Heroes Acre: Yaklaşık 60 dönümlük arazide kurulu komplekste, Zimbabve’nin 1980’e kadar yaptığı bağımsızlık mücadelesini anlatan eserler ve bir müze bulunmakta. Üç asker heykeli, duvar resimleri ile şehrin her yerinden görülen özgürlük ateşini simgeleyen 40 metrelik kulesi bunlardan bazıları. Ayrıca mücadele esnasında ölen 67 askerin mezarı da burada yer almaktadır.
İnsan Bilimleri Müzesi: Eski adıyla Kraliçe Victoria Müzesi, Zimbabve’ye özgü etnografik eserler ile temsili bir Shona Kabile Köyü barındırmaktadır. Fakat müzeyi farklı kılan özelliği ise, Ahit Sandığı’nın orijinal bir kopyası olduğuna inanılan ve “Ngoma Lungundu” adıyla bilinen ahşap sandıktır. Bu tarihi sandık kalıntıları, Sahra Altı Afrikası’nda bulunan en eski ahşap eser olarak kayıtlara geçmiştir.
Domboshava Mağarası: Harare’ye çok yakın olan bu mağarada neolitik dönemden kalma dans figürlerini andıran kaya resimleri bulunmakta.
TÜRKİYE – HARARE
Ülkemizin Harare Büyükelçiliği 2011 yılında faaliyete geçmiştir.
Zimbabve, THY’nın Afrika’da uçuş gerçekleştirmediği nadir ülkelerdendir. İnşallah en kısa zamanda İstanbul-Harare doğrudan uçuşları başlar ve kıtanın bu bölgesiyle de ilişkilerimiz yoğunlaşır.
KAYNAKLAR
- https://www.hararecity.co.zw/
- https://www.blackpast.org/global-african-history/places-global-african-history/harare-zimbabwe-1890/
- https://zimfieldguide.com/harare
- https://hungermap.wfp.org/
Dr. Serhat Onur