Hayatımız akıp gidiyor; kimimiz büyüyoruz, kimimiz gençliğini geride bırakıp orta yaşa geliyoruz, kimimiz yaşlılığın sularında dolaşmaya başlıyoruz hayatın nasıl bu kadar hızlı akıp gittiğinin farkında olmadan… Muayyen bir zaman sonra, eskilerin deyimiyle vakt-i merhunu gelen gidiyor ve yerini yenileri alıyor. Dünya; kuruluşundan bu yana bir denge içerisinde dönüp zamanı eskitirken, zaman da, Yaradan’ın en mükemmel eseri olan insanı bu süreçlerden geçirerek başa döndürüyor. Değişmez ve değiştirilemez bir kaidenin sürekli uygulandığı bu vetirede var olanlar asıl cevherine geri dönüyor ve aynı cevherden yeni canlar yaratılıyor.
Dünyanın mekân ve yeryüzünün kendisine musahhar kılındığı insanoğlu, hayat denen paha biçilmez değeri, bazısı bilgisi, gayreti ve hedefi doğrultusunda harcayıp tüketirken, geride bir hikâye bırakıyor. Kimi ilginç, kimi derin, kimi anlamlı, kimiyse pek dikkat çekmese bile, erbabının gözünde önemli olan hikâyelerin baş aktörü olan insandan geriye kalanlar da işte bu hikâye ya da hikâyeler toplamıdır.
“Gün içerisinde birçok insana rastlar ve onlardan bazı şeyler öğreniriz. Bu insanları özgün kılan özellik ise, onların hikâyeleridir. Çocukken insanları kurtarmaya gelen kahramanların hikâyelerini dinleyerek büyüdük çoğumuz. Bu hikâyeler bizi etkiler, bize yenidünyaların, yeni imkânların kapısını açar, yeni işler yapmamız ya da onları büyütmemiz için ilham kaynağı olurdu. Araştırmacılar bu tür ilham veren hikâyelerin beynimizde olumlu etkiler yarattığını ve hayata bakış açımızı geliştirdiğini söylemekteler.” (yeniişfikirleri.net) Bu hikâyelerin bazısı insana en kötü anında kaynağı olur ve moral motivasyonunu derinden etkileyerek onu belki de hiç hayal etmediği-edemediği-başarılara taşır.
Kişinin hayatının toplamı diyebileceğimiz hikâyeler ya da hikâyesi olan insanların yaşadıkları olaylar, durumlar ve ilişkilerin ne kadarı kendisinin bilgisi dâhilinde gelişiyor ve ne kadarı farkında olmadan hayatına eklemleniyor? Hayatına başladığı noktada saflığın ve temizliğin sembolü olan insan, büyüdükçe bilginin, görgünün, tecrübesinin de etkisiyle karakteri oluştukça, görüntüsü ve hâli başka şekillere de evrilebilir. Hayatın içinde zamanla elde ettiği özellikleri insana yakışan bir tavır ve doğrultuda kullanma becerisini gösterebilenler, doğuştaki masumiyetlerini belli oranda muhafaza edebilirler. Yıllar içinde yaşadıkları anlamlı, sevdalı, sevgi dolu ve değerli hikâyelerin kazandırdığı hasletler yardımıyla güzel bir ömür geçirebilirler. Bu açıdan insanı besleyen, hayata dair olumlu düşünceler ve fikirler olduğu gibi, ailesi yanında, vefasızlıklar, ihanetler, gerçek dostluklar, arkadaşlıklar da bu duruma çok önemli katkılar yapabilir. Bütün bunlar hikâyenin belli katmanlarını oluşturur ve yıllar içerisinde yaşadıklarımız hakkında bizlere detaylı bilgiler verir.
Hafızası güçlü, hatırası çok olanların hikâyeleri daha fazladır. Böyle kişilerin dünyalarının renkleri, çizgileri, nağmeleri, çevresindeki diğer insanları daha derinden etkiler ve bu miktar onların marifetlerinin büyüklüğüyle doğru orantılıdır. Hikâyesi olan kişinin ne anlatmak istediğini böylece daha kolaylıkla anlar ve kavrarlar.
Hayata sıradan ve alışılagelmiş nazarlarla yaklaşmayan bu kişiler, aynı zamanda içinde bulundukları toplumunda prototipleri, önderleri, en azından fikirleri ve yaşantılarıyla çevresindekileri değiştirip dönüştürmeyi başaranlardır. Çünkü inandıklarını gerçekleştirme uğrunda göze aldıkları fedakârlıkların altından kalkmak her yiğidin kârı olmasa gerek.
Mücadelelerinin dayanak noktası, inançları ve idealleridir. Hayat çizgilerini bu doğrultuda sürdürmeye gayret ederlerken, ömürlerinin sonunda yaşadıkları topluma, takipçilerine, yaptıklarının ve yapmak istediklerinin farkında olanlara, ya bir eser, ya bir hikâye ya da üzerinde durulduğunda, konuşulduğunda, zihinleri iyiyi, güzele, doğruya sevk edecek bir zaman dilimi bırakırlar.
Hikâyesi olanlar; dünyayı dolaşmış, her gittiği yerden bir şey öğrenmiş, bilgisini, görgüsünü artırmış birileri olabileceği gibi, yaşadığı yerden pek fazla uzaklaşmasa da, merakı, gözlemciliği, ilmi, irfanı sayesinde kendini geliştirmiş bir kişilik de olabilir. Öncekinden daha çok şey öğrenilebilse de, sonraki bölümdeki kişi de insanlığa kendi gücü nispetinde bir katkı sunacaktır. Önemli olan geride ama çok ama az, yukarıda yazdıklarımız ölçeğinde bir hikâye bırakmaktır. Ötesi boş, ötesi hemen unutulacaktır. Divan edebiyatının büyük şairi Bâki’nin dediği gibi:
“Âvâzeyi bu âleme Dâvud gibi sal
Bâki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş”
İsmail Bingöl