Kentsel Dönüşüme Uğrayan Çocukluğum

Unutulmuş gibi görünse de ara ara kendini hatırlatan artçı depremlerle, yaşadığımız Kahramanmaraş depreminde kentsel dönüşümün önemine çok acı bir biçimde şahitlik ettik. Mümkün değil unutmak.

 “O kadar çok direnmiştim ki o sokaktan geçmemek için… gözyaşları ile dolu çocukluğumu geçirdiğim sokaktan… cesaretimi topladım ve sokağa girdim. Ne göreyim! Benim yıllarca beynimden temizleyemediğim küçüklüğümü belediye kentsel dönüşümle temizlemişti. O binaların yıkıldığını görünce bu kadar sevineceğim hiç aklıma gelmezdi.”

Bir kurtuluş sanki geçmişinden, acısından, yarasından. Anlatamadığı dertlerinden ızdırabından. Kimbilir neler yaşamış nelere şahit olmuştu kısacık ömründe çocuk hali ile anne babasının kavgalarına şahit olmuştu ya da çaresiz hastalıklar sarmıştı. Belki de yetmiş yaşlarında ak sakallı bir dede, istenmiyordu yaşlı bakıma muhtaç olduğu için ya da eşi öldükten sonra yalnızlığa mahkûm olmuştu.  Sımsıkı saklamıştı örtmüştü üzerini geçmişin, ta ki belediyenin yıkım araçları gelene dek. Kimisi için de tekrarı yaşanmayacak anıların kaybı. Nesilden nesile bir yaşam sürülen evler ocaklar. Nasıl ki insanoğlunun gücü yetmiyor zamana karşı direnmeye, evlerin, binaların da yetmiyor. Temeli sağlam değilse yerle bir oluyor gücü yetmiyor.

Unutulmuş gibi görünse de ara ara kendini hatırlatan artçı depremlerle, yaşadığımız Kahramanmaraş depreminde kentsel dönüşümün önemine çok acı bir biçimde şahitlik ettik.  Mümkün değil unutmak, oralarda değildik belki, kolumuz kanadımız bir parçamız kaldı enkazlar altında. Dedemin anneannemin toprakları Sivas’ın Gürün ilçesi çocukluğum büyüdüğüm, toprağında yoğrulup şekil aldığım memleket birçok ev yıkıldı, yıktılar ağır hasarlı evleri.

Yıkılma anından fotoğraflar gönderdiler yakın akrabalarımız. Birçok akrabamın olduğu WhatsApp grubunda hepimiz görüyorduk. Ne söylenir ki sessizce kendi içlerinde yakılan ağıtları dinlemekten başka. Çok yakın zamanda birçoğumuzun kardeşi, annesi, oğlu, anneannesi. Kimisini depremde kimisini hastalık sebebi ile verdik topraklara.

Kendi kendimizi teselli etmek anlamsızdı. Bahçesinin duvarında toplanıp yaptığımız sohbetler, avlusunda yıkanan yünler, damlarda kurutulan kayısılar dutlar, gece yarısı yapılan su kavgaları bağrışlar çağırışlar ardından bir kahkaha ile tatlıya bağlanan sulama sırası. Yokluk varlık değildi o zamanların gayesi, muhabbetti bugünlere dek hafızada kalan anılar. Kendi irademizle yıkamayacağımız evler belediyeye görev olmuştu. Yıkım sırasında kalkan toz elbette hiçbir şeyi silemez akıllardan.

Nedir bu hüzün? Kaybettiğini mi zannediyorsun her yeni şey sunulurken insanın önüne. Umut var henüz yaşanacak mutluluk var. Bu yenilikleri tadamamış tadacak var. Gidenin arkasından gelecek var. Hayırlı olsun hayırla olsun.

Canan COŞAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir