Benim babam tuz satardı bir vakit,
Her kapıya ulaşırdı bereketi.
Zaten gönüllerdi onun memleketi,
/ huzuru orda bulurdu.
Kendi eşiğinde hükümdardı da, rahmetli,
Yoksulun kapısında kuldu.
Benim babam muhtar idi bir vakit,
Artık muhtarlık yapmıyor.
Geleni gideni tevâtür çoktu,
/ lâkin kendisi azdı.
Yarım ekmeğini yüze bölerdi de, rahmetli,
/ kimseyi aç komazdı.
Benim babam bize dünya yapardı dostlar,
Biz beş baş horanta,
/ eline bakardık,
Ve kanadının gölgesinde yatardık.
Mübarek elleri tuz tarlasında turnalar gibi,
İki kanadından iki melek tutardı..
Babam artık tuz satmıyor
/ muhtarlık da yapmıyor
Lâkin hatır gönül işlerini bırakmadı, rahmetli
Gidip Âhiret Bahçesine bahçıvan oldu
/ bizim kalbimizden öyle geçiyor
Ne zaman dara düşsek
/ düşümüzde o derviş
İmkânsız kapıları birer birer açıyor
Onun gözleri hâlâ kahverengi, biliyor musunuz,
/ ve gökyüzü sonsuz
Sonra kanatlarını açıp sonsuzluğa uçuyor.
Kâmil Uğurlu