Akşam yemeğimizi yine Özbek mutfak kültürünün sergilendiği bir Hive lokantasında yedik. Masalar-sandalyeler lokantanın merdivenle çıkılan damına kurulduğundan servis de buraya yapıldı. Ana yemek Özbek Pilavı. Tabii önce çorba. Şeftali ise mevsim meyvesi olarak hep ikram edildi. Gece manzarası öyle ışıl ışıl değildi. Sıcak bir rüzgar esiyordu. Gökyüzü yıldızlarla doluydu. Bir de baktık ki henüz yemeğimiz bitmeden bir Özbek müzik heyeti geldi ve şarkılar söylemeye başladılar. Bütün kaşık-çatal sesleri kesildi, yemeğe mola verildi, dam pist haline geldi, Özbek Akademisyen dostlarımız kendi oyunlarını sergilemeye başladılar. Doç. Dr. Gulnoz Sattarova ve Prof. Dr. Zebo Qobilova çok da alkış aldı. Bizden de Dr. Mustafa Kılınç onlara eşlik etti. Tabii pist dolu olup, izleyiciler şarkılara iştirak edince musiki heyeti de daha fazla basıyor tamburasının teline, def’in sırtına, bunu gören setar, rubab ve dutar da daha fazla ses çıkarıyor, coşuyor. Musiki dolu bir yemekli gece oldu. Butik Otelimize yürüyerek döndük. Sokaklarda derin bir sessizlik vardı. Çıt çıkmıyordu bu turistik kale-sur içi bölgede. Yorulmuşuz, başımızı yastığa koyar koymaz uyuduk.
ULUSLARARASI SEMPOZYUM GÜNÜ GELDİ ÇATTI
Urgenç’te bir bayram havası vardı “Türkiye’den gelmişler” diyen Üniversiteye doğru gitmeye başlamış. Arkadaşlar anlatınca sevindim. Hive’den otobüsle Urgenç’e geçtik. Yarım saat sonra Urgenç Üniversitesi önüne geldiğimizde kalabalıklar heyetimizi alkışlarla karşıladılar, “rahmet” diyerek sağ ellerini göğüslerine götürüp selam verdiler. Aynısıyla karşılık verdik. Sempozyumumuzun yapılacağı üniversitede kampüsü içindeki salona geçtik. Daha girişte bile milli kıyafetli kızlar ellerinde ekmekle karşıladılar. Salon ise lebaleb dolu, yer bulamayan onca genç de bekliyordu. Hepsi ayağa kalktı, ellerini yine göğüslerine götürerek “rahmet” diyerek selama durdular. Biz de selamlarına karşılık verdik, onları alkışladık. Genelde tümüne yakın kız öğrencilerdi. Salon kültürel etkinliğe çok güzel hazırlanmış ve gayet şık dizayn edilmişti. Herkes yerlerini aldı. Program gereği önce milli marşlarımız okundu. Yine bir alkış tufanı vardı. İstiklal Marşımızın seslendirilmesinin ardından geride kalan 8 kıtası gür bir sesle okunarak tamamlandı. Taşkent Ünivedistesi’nden Prof.Dr. Şahina Babahan İbrahimova da başarılı bir program için koşturup durdu, yorulmak nedir bitmeyen bir enerjiyle öğrencilere örnek oldu. Tabii ki bu koşturmada yine Taşkent’ten Doç. Dr. Gulnoz Settarova Urgenç’teki meslektaşlarına katkı verdiğini, yardımcı olduğunu da hatırlamadan edemeyiz.
RAHMETLİ İKİ ŞAİRİN GERİDE BIRAKTIĞI
Merhum kıymetli şairimiz Yusuf Bilge Büyükboyacı’nın Ulu Çınarın Türküsü adlı şiir kitabındaki (shf 79-94) Şehit Şair Abdülhamit Süleyman Çolpan’a ithaf edilen Onuncu Kurşun adında bir şiiri var. Bu eseri ise Yazar-Şair Mir Aziz Azam’ın öğrencisi Keramet Ermadona Özbek Türkçesine tercüme etti. Bu On Kurşunu şiirini de, Prof.Dr. Şahina Babahan İbrahimova’nın önerisiyle Fergana bölgesinden Prof. Dr. Zebo Qobilova öyle bir okudu ki salon buz kesti, şiir tamamlanınca bir yandan gözler nemlendi, öteye yandan salon alkıştan kırıldı. Şiir şöyle başladı; “Sene 38, mevsim sonbahar/Ekimin dördüydü, günlerden Salı/ Leyli zulmetini boğmadan nehar/ Cüce tekerlekli ziyabeş azmanı/ Üç kez turlayarak Demir Meydanı/Na-Ka-Vu-D Zindanı/ Önünde durdu/ Gelen Stalin’in gözü kulağıydı!.” Ve mekanı cennet olsun Yusuf Bilgenin uzun şiiri şöyle bitiyor; “Çolpaaaan/ Çolpaaaan/Çolpaaaaan/ Andican/ Ömrü Destan/ Özüne mezar/ Ölümüne yar/ O Kahraman/ Turan İllerine/ Sönmez çerağdı/ Her dem yaşayacak efsanesiyle/ Adını tapşıran ıldıza ağdı/ Ayçası güzeldi, huması güzel/ Şehitler burcunda bayraktı ecel” Yusuf Bilge’nin yazdığı, Prof. Dr.Zebo Qobilova’nın seslendirdiği şiir adeta Sovyet yönetimine katkı vermeyen onlarca aydınımızın Stalin’in emriyle nasıl şehit edildiklerini hatırlattı. Vatan için canlarını verdi insanlar, toprak kana doydu, gökyüzü bazen mavi, bazen de simsiyah ah ve vahlarla doldu. Emperyalizme karşı özgürlükler öyle kazanıldı, böyle kazanılıyor. Programın sonuna doğru Özbek gençler milli kiyafetleriyle mini bir folklor gösterisi ve Sovyet rejiminde Şair Çolpan’ın şehit edilişini anlatan bir tiyatro oyunu sergiledi, şiirler okudu, şarkılar söylediler.
Mehmet Cemal Çifçigüzeli