Şehir Bir Kitaptır

Şehri soluklamak ve satırlarını okumak zor bir iştir. Şehir samimiyeti sever. Bazen yorgunluk içinde, ayaklarınızın sizi taşımakta zorlandığı anlarda bulursunuz bu mutluluğu. Bazen kalabalıklar içinde hüzünle yürürsünüz.

Bütün şehirlerin bir dili vardır. Bütün şehirlerin gizemi bulunur. Bütün şehirler keşfedilmeyi bekler, kâşifleri tarafından. İlkokul ve ortaokul yıllarımızda münazara yarışmaları yapıldığını hatırlıyorum. “Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?” başlığındaki münazara yarışmalarında ben çok gezen bilir tezini savunurdum. Tabi ki çok okuyan kişinin daha bilgili olabileceğini biliyordum. Ancak ruhumda ve kişiliğimde olan seyahat etme merakı faklı coğrafyalar ve şehirlere olan merakımdan dolayı çok gezen kişinin daha bilgili olacağını savunarak münazaralarda başarılar elde ettiğimi hatırladım bu yazıya başlarken…Sahi hiç gitmediğiniz görmediğiniz bir şehri onlarca kitaptan okuyunca o gitmediğiniz ve sokaklarını arşınlamadığınız bir şehri çok iyi tanıyabilir, sevebilir ve o şehri anlatabilir misiniz? İçten, samimi ve karşı tarafa hayal kurdura bilir misiniz? Bu bana göre mümkün değil. Bir şehirle ilgili onlarca kitap okumaktansa o şehre giderek caddelerinde, sokaklarında, meydanlarında, müze ve kütüphanelerinde, tarihi içine haps etmiş kültürel mekânlarında, çarşısında, kahvehane ve lokantalarında geçireceğiniz birkaç gün size çok daha fazla bilgi sunacak ve şehri bir kitap gibi okumanızı sağlayacaktır. Şimdi şu soruyu sormadan edemeyeceğim. Şehir bir kitap gibi okunabilir mi? Şehri gezmesini bilene şehir bir kitabın sayfaları gibi önünde tek tek açılır, şehir hafızasındaki bütün bilgileri okumanızı sağlar… Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’e Hira’da ilk gelen vahiy  “İkra’: oku” emri  ile başlamıştır.“İkra’ bismi Rabbikellezi halek” = “Oku!… Yaratan Rabbinin adıyla oku” burada asıl kastedilen nedir? Sadece gelen vahyi mi okuyacak, yoksa çevresini, insanları, toplumu, mekânı, coğrafyayı ve şehri mi okuyacak? Peygamber Efendimiz; bir öncü lider olarak gönderilmiştir. Sadece vahyi ve yazıyı okumasından ziyade içerinde bulunduğu Mekke şehrini ve bu şehirde yaşayan toplumun sosyolojisini, mekanın dilini, coğrafyanın kaderini de okuması emredilmiştir. Ben doksanlı yılların başından buyana şehir üzerine yaptığım çalışmalar, okumalar ve kaleme aldığım metinlerde bilimsel ve akademik boyutunun yanında yazdığım şehri bir kitabın satırlarını hiç atlamadan okuyan bir okuyucu gibi gezerek yaşayarak idrak ederek kaleme almaya çalışıyorum. Şehir bir kitabın satırları gibi içindekileri bana anlatıyor ben kaleme almaya çalışıyorum yıllardır…Şehri soluklamak ve satırlarını okumak zor bir iştir. Şehir samimiyeti sever. Bazen yorgunluk içinde, ayaklarınızın sizi taşımakta zorlandığı anlarda bulursunuz bu mutluluğu. Bazen kalabalıklar içinde hüzünle yürürsünüz. Bazen de en şuh kahkahalar içinde size selam verir. Şehirdir bu, yılların birikimini, hafızasındaki gizlediği hikaye ve destanlarını,  tarihin derinliklerinden geleceğe seninle taşımak istediklerini anlatıverir bir kitabın sayfaları gibi.  Şehir ile kitap arasında doğrudan bir bağ kurmak hem çok zor hem de alabildiğine kolay ve sahicidir benim için. Burada bahsedilen “kitap” ile bilinen manada iki kapak arasına girmiş bir ürün, nesne veya arşiv malzemesi ya da onun raflarda, kitabevlerinde veya kütüphanelerdeki nesnelliğini kastetmiyorum. Benim burada anlatmaya çalıştığım şehri kitap gibi düşünmektir. Şehri kitap gibi görmek, her satırda ve sokakta inşa edilen bir hafızayı ve hayatı fark ettirmektir. Tarih ve irfan ekseninde gezilen şehir, sürekli okunan ve her okunuşunda farklı bilgiler ile insanı geliştiren, inşa ve ibda sürecine sokan anlayıştır şehri bir kitap gibi okumak… Kadim şehirlerdir kitap gibi okunan şehirler. Anadolu coğrafyasının her köşesinde tıpkı bir kitabın satırlarını okur gibi gezeceğimiz, göreceğimiz şehirlerimiz vardır. Erzurum, Sivas, Amasya, Konya, Mardin, Manisa, Bursa, Edirne ve tabi ki ve en başta İstanbul kitap gibi şehirlerimizdir. Tarsus, Birgi, Göynük, Safranbolu, Beypazarı gibi satırları buram buram medeniyetimizin harfleri ve kelimeleri ile dolu şehirlerimizde vardır.

Modern şehirler kitap gibi okunan şehirler değil, film şeridi gibi seyredilen şehirledir. Ataşehir, Başakşehir, Frankfur, Rotterdam, NewYork buralar seyirlik şehirlerdir.

Bir şehri kitap gibi okuyabilmemiz için o şehrin bir semtini değil künhüne vakıf olup sevmemiz gerekir. Her sokağını arşınlamadığımız, her taşına dokunmadığımız şehir sayfalarını atlayarak okuduğumuz kitaba benzer.

Şehri bir kitap gibi okumaya çalışırken o şehirdeki kültür insanlarını dinlemeli, kanaat önderlerinin dizinin dibinde oturmalı, tarihi yapı ve mekânlara kulaklarımızı dayamalı, abide eserlere el sürmeliyiz. Bizim medeniyetimizin temeli “İkra’: oku” emri ile başlamıştır. Bizler okuma bilmiyorsak öğrenmeliyiz. Okumasını öğrenmez isek Bilge Mimar Turgut Cansever’in ifadesi ile;  “Şehri imâr ederken nesli ihyâ etmeyi ihmal ederseniz, ihmâl ettiğiniz nesil imâr ettiğiniz şehri tahrip eder…” cümlesindeki büyük problemler ile karşılaşırız. Şehir okumaları yapmamız ve neslimize bunları öğretmemiz gerekiyor.

Şehir bir kitap gibi okunurken, kent sadece seyredilen bir filmdir. “Şehir kent değildir.”  der düşünür. Kitap gibi okunan şehir;  estetiği, zarafeti, bilgeliği ve hikmeti esas alır. Film gibi seyredilen kent;  gösterişi, azameti esas alır. Kitap gibi okunan şehrin manası ve maneviyatı vardır, film gibi seyirlik olan kent sekülerdir. Kitap gibi okunan şehir; faniliği ifade eder, haddini bilir; film gibi kent; ölümsüzlüğü, şımarıklığı ve debdebeyi körükler. Ahmet Hamdi Tanpınar “şehir inşa eder, kent imha eder” sözünü boşuna ifade etmemiştir. Kitap gibi okunan şehirde insan kendini bulur, keşfeder.  

Şehri yaşamak isteyen kişi,  kültür ve mekânın insan elinde dönüşen medeni kodlarını okuyarak ve onunla âşina olarak gelişir. Hayatı kitapla inşa eden şehirlerde ahlak, güzellik, güven ve istikrar mekânları  olur.

Şehri bir kitap gibi okuyan, okumaya gayret eden kişi ve toplumlar tarihini, kimliğini, medeniyetini koruyan ve mederniteye karşı kendi kimliği ile var olma mücadelesi veren kişi ve toplumlardır. Maziden atiye köprü kuran şehirlerdir kitap gibi okunan şehirler.

Mehmet Mazak

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir