Tapınaklar Şehri: “Yokyakarta” -1-

Yogyakarta, Endonezya’nın Orta Cava bölgesinde yer alan şehir, ülkenin ikinci büyük ve aynı zamanda Bali adasından sonra ikinci turistik şehridir. Yogyakarta (ayrıca Jogja, Yogya, Jogjakarta diye de bilinir)

On yıl aradan sonra tekrar Jogjakarta’da olmak heyecan vericiydi. Azzam’ın hem ucuz hem de konforlu diye tarif ettiği yaklaşık sekiz saatlik tren yolculuğum başlamıştı. Sabahın erken saatlerinde sevgili dostum Himawan beni istasyona götürüp içeriye kadar uğurladı. Tren koltukları rahattı ve gündüz etrafı izleyerek yolculuk yapmak o kadar keyifli geçiyordu ki anlatamam.. Trenin geçtiği kırsal alanlar özenle ekilmişti. Adeta kalemle çizilmiş sınırları olan yeşil pirinç tarlaları, uzakta ara ara yükselen büyük heybetli dağlar, küçük köyler, bilinmez yüzlerce hikâyenin geçtiği yaşam alanlarından geçip gidiyorduk zamandan ve mekandan… Bandung Yogyakarta’dan yaklaşık 700 metre yukarıda bulunuyordu ve Bandung’a yaklaştıkça tren yavaşlıyor, yolculuğun yaklaşık son iki saatinde trenyolunun eğimi arttıkça hızımız giderek azalıyordu. Öğle vakti Jogjakarta tren garına ulaştık. Kalabalıkların arasından tereddütle kapıya yöneldim. Çıkış kapısında sevgili dostum Dr. Sukamta ve Nafi kardeşim beni her zamanki gibi güler yüzleriyle karşıladılar ve özlemle kucaklaştık: “Salamat datang (Jogjakarta’ya hoş geldin)” dedi. 

Yogyakarta, Endonezya’nın Orta Cava bölgesinde yer alan şehir, ülkenin ikinci büyük ve aynı zamanda Bali adasından sonra ikinci turistik şehridir. Yogyakarta (ayrıca Jogja, Yogya, Jogjakarta diye de bilinir) Endonezya‘nın Orta Cava bölgesinde bir şehridir. Şehir ayrıca Cava kültürünün ve buna bağlı olarak batik, bale, tiyatro ve kukla gösterilerinin de merkezidir. Ayrıca bünyesinde barındırdığı sayıca çok fazla eğitim kurumundan dolayı “üniversite şehri” olarak da bilinir. 1945-1949 yılları arasında gerçekleşen Endonezya Ulusal Devrimi’nin de başkentiydi.

Telaffuzu Jogjakarta olan şehre kısaca Jog-Ja denilmektedir. Yogyakarta yüzyıllar içinde geleneksel birçok krallık sistemine ev sahipliği yaptığı için tarih ve tapınaklar şehri olarak Endonezya’da oldukça önemli bir şehirdir.

Yogyakarta Özel Bölgesi Endonezya’nın 32 vilayetinden bir tanesi olup hala “Sultanlık” ile yönetilmektedir. Klasik Java sanatı ve kültürünün merkezi olarak bilinmektedir. Dostum Dr. Sukamta Endonezya Parlamentosu’nda bölgeyi temsil eden bir milletvekilidir. Öğle yemeği için beni bir balık restoranına götürdü. Bölgenin en leziz balıklarından ortaya karışık menü seçip, ızgara deniz ürünlerimizi beklerken sohbet ettik. Konumuz Türkiye’deki seçimlerdi. Endonezya’ya ayak bastığım günden beri herkesin sorduğu soruydun”bu seçimler ne olacak?” Bunun üzerine konuştuk çünkü Dr.Sukamta Türkiye’yi bilen ve siyasetçileri tanıyan biri olduğu için yakından takip ediyordu süreci. Tarih ve doğanın buluştuğu muhteşem bir şehir olan Jogjakarta, denizi kumsalı ve ormanı ile adeta bir cennet köşesidir…

1945-1965 yıllarında Endonezya Ulusal Devrimi boyunca Endonezya’nın başkentliğini yapmış şehir kültürü ve tapınaklarının yanı sıra aktif Merapi volkanının yamacında kurulu şehir volkan tımanışı yapabileceğiniz en ideal yerlerden biri olma özelliğine sahiptir.

Güzel bir deniz ürünleri ziyafetinin ardından  yaklaşık sekiz saatlik bir yolculuğun beni yormuş olmasını düşünerek benim bu şehirdeki konaklama sponsorum olan Hotel@HomTimoho’ya bıraktılar. Vakit zaten akşam olmuştu neredeyse… Hotelim bu bölgenin seçkin hotellerinden ünlü Maliboro caddesine yakın bir bölgedeydi. Beni girişte hotelin zarif genel müdürü İrene hanım güleryüzlü ekibi ile birlikte geleneksel Java usulü bir karşılama yaptılar. İkramlar ve küçük Java misafirperverliği gösterisinin ardından odama çıkıp yerleştim. 

Gece güzel bir uykunun ardından sabah hotelim HomTimoho Jogjanın güzel mutfağında Java mutfağının en seçkin lezzetleriyle kahvaltı ettik. Birazdan genç bir iş adamı olan sevgili kardeşim Nafi gelecek ve beni alıp şehri gezdirecekti. Jogjakarta, yaşayan, canlı ve dinamik bir şehirdir. Şehir ziyaretçisine çok geniş imkanlar sunuyor. Tatil, deniz, doğa, dağ yada modern kent  yaşamı özellikle alışveriş severler için büyük alışveriş merkezlerinde dilediğiniz gibi alışveriş yapabilir hatta geleneksel batik yapımı workshoplarına dahi katılıp kendi ellerinizde yerel ürünleri yapma deneyimi yaşayabilirsiniz. Ben deneyimledim ve geleneksel yöntemlerle batik motifleri yaptım. Harika bir duyguydu. Her bölgenin kendine özgü batik motifleri vardı. Kişiler bu motif ve renkler üzerinden muhatabın hangi bölgeden olduğunu da anlayabiliyordu. 

Sabah olduğunda ise Dr. Sukamta ve Nafi ile birlikte ilk iş “büyük sarayı” gezmekle güne başladık.

Yogyakarta Sarayı / Keraton

“Kraton veya Karaton” olarak okunan büyük kompleks, Cava saray kompleksi düzenini yansıtan  plan çerçevesinde yapılmıştır. Saray müştemilatı içerisinde geleneksel cava ahşap mimarisinin nadide örnekleri adeta bizi büyülüyordu. Sarayın inşası 1790 yılında tamamlanmıştır. Sarayın ön avlusu (kuzey meydanı) Alun Alun Utara olarak anılır, arka cephesi (güney meydanı) ise Alun Alun Selatan olarak anılmaktadır. Cava saray yaşam kültürünün bütün özellikleri sergilenmekte ve musikiden sanata, etnografyadan ekolojiye kadar geniş anlamda bir büyük kültür mirası hazinesi burada korunup gelecek kuşaklara aktarılıyordu. Özellikle muhteşem saray kraliyet araba koleksiyonları meraklılarını hayretler içinde bırakıyordu. Zaman zaman müze ziyaretçilerine geleneksel saray müziği ,dans ve kültürel etkinlikler de düzenleniyormuş.

İki saate yakın gezdiğimiz saray bizi hayli yormuştu. Arabayı park ettiğimiz meydana kadar gitmeye takatimiz kalmamıştı. İlk defa Bangkok’da denediğim ” tuk ”benzeri “ becak” isimli bisiklete bindik. Değişik bir gezinti oluyordu. Şehir içi seyahat için harika bir taşıttı. Bunun dışında “rikşovlar” ve “andong” isimli at arabaları da kent içi trafik için kolay ve havadar çözümler…

Yokyakarta  yıl içerisinde sahip olduğu medeniyet mirası dolayısıyla  dünyanın dört bir yanından gelen milyonlarca ziyaretçiye ev sahipliği yapıyordu. Sahip olduğu tarihi, kültürü, görkemli taş  tapınakları, müzeleri, doğa turizmi, deniz turizmi, alışveriş merkezleri ile bölgenin en önemli cazibe merkezidir. Tarihi 5.yüzyıla dayanan büyük tapınaklar şehrinde ilk akla gelen yerler şüphesiz Budist ve Hindu tapınakları Borubodur ve Parambanan’dır. Bu iki tapınak da Unesco Dünya Miras listesinde yer almaktadır.

Bugünkü gezide ancak Prambanan için zamanımız vardı hem sıcak hem de bunaltıcı bir hava etkiliydi. Ekvator kuşağında olduğu için şehirde  sıcaklık yıl boyunca ortalama 30 derecelerde seyrediyordu. Her an yağmur da yağabiliyordu. Malum tropikal kuşak olduğu için ani yağan muson yağmurlarında ıslanmamak mümkün değildi. Dr. Sukamta, özellikle kış aylarının Aralık-Şubat dönemlerinde yağmurların çok yoğun olduğunu söylüyor ve Haziran-Ekim döneminin tercih edilmesinin daha doğru olacağını ekliyordu… Daha anlatacağım çok şey var; Budist ve Hindu tapınakları, Malıoboro caddesi ve tabii ki yemeklerle  devam edecek yazımız.

Salih Doğan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir