Tarih Kokan ve Huzur Veren Bir Sokak: Kirazlı Mescit -2-

Kirazlı Mescit Sokağı’nda en son konaklardan az buçuk ayakta kalabilmiş olanlar vardı. Fakat daha ne süre dayanacaklardı? Bir konak yeni yıkılmıştı.

İstanbul’un kalbi Tarihi Yarımada’da şehrin hızlı akan yaşantısına inat, sakinliğini ve dinginliğini korumaya çalışan, tarihi, kültürü ve ruhuyla geçmişin tanıklığını geleceğe emanet bilinciyle taşıyan kadim sokaklardan biri KİRAZLI MESCİT…  Süleymaniye Camii ve Külliyesine komşuluk eden sokak, mescidi, türbesi, hamamı, üç çeşmesi, iki sıbyan mektebi, konakları ve ahşap evleriyle şiirden, romana, kültür ve edebiyat çevrelerinde birçok esere konu olmuştur.

Kirazlı Mescit Sokağı
Haliç’e doğru iner
Yoksul ahşap evler
Cumbalı pencereler

Yol üstünde kadınlar
Oturmuş örgü örer
Asmalı kahve önünde
Çatık yüzlü erkekler

Fabrika dönüşü, yorgun bir kırıtmayla
Geçer solgun giysili kızlar
Kürtçe bir şeyler konuşur
Köşe başlarında delikanlılar

Yüz yaşında bir hamal
Yüz kiloyla didişir
Minnacık oğlanlar
Çöplükte küfürleşir

Konuşsam bu bebelerle
Söyleyebileceğim ne var
Naylon talaşı topluyor
Kışın yakmak için bir ihtiyar

Kirazlı Mescit Sokağı
Bir sokak, yoksul İstanbul’dan
Aklımda bu dizeler
Geçtim bir ikindiüstü ordan

Behramoğlu’nun 1977 yılında yazdığı bu şiir tam da köyden kente çalışmaya gelenlerin ve göçün tavan yaptığı, eski İstanbul yaşayış tarzının değişmeye başladığı, ahşap evlerin konakların betonarme evlere dönüştüğü, kalanlarının ise oda oda kiralanarak bekar evleri olarak kullanıldığı zamanlara denk düşmektedir.

Kirazlı Mescit Sokağı, ünlü hikâye yazarımız Sait Faik Abasıyanık’ın “Alemdağ’da Var Bir Yılan” adlı eserinde geçmekte: “Günlerden cuma. Mektep tatil. Süleymaniye’de Kirazlı Mescit Sokağı’nda oturuyoruz. Ben on yedi yaşlarındayım. Münir Paşa Konağı’nın çam ağacını hatırlıyorum.” [1]

“İstanbul’da Yaşama Sanatı” kitabında değerli kültür adamı ve tarihçi Haluk Dursun, Eski evler, eski sokaklar bölümünde şu cümleleri ifade eder: “Suriçi’nde geçmişte Süleymaniye’nin konakları meşhurdu. Günümüzde o konakların ancak birkaç örneğini Anıtlar Yüksek Kurulunun çabasıyla bugün ayakta bulabiliyoruz. Süleymaniye’de Kirazlı Mescit Sokak ve onun etrafındaki sokaklarda, Esnaf Hastanesi ve cami civarındaki yollar üzerinde birkaç örnek bulmak mümkün.”[2]

“Geleneksel sivil mimari örneklerini yoğun olarak üzerinde taşıyan Kirazlı Mescit ve Kayserili Ahmet Paşa Sokakları bir zamanların bahçeli konaklarının ve bir dizi sıra evlerinin bulunduğu en önemli sokaklardı. Bugün hala aynı önemde olduklarının toplum tarafından farkına varılması gerekmektedir. Geleneksel dokunun yeniden oluşturulması söz konusu olmadığı gibi, tedbirler alınmadığı takdirde sokakların özgün haliyle bir sonraki kuşaklara aktarılması da mümkün değildir.” [3]

“…İstanbul kültürü, sadece akıl ile açıklanamayan mistik ve tasavvufi bir hayat anlayışının, maddeye, davranışlara ve mekânlara yansıması demektir. Bu böyle bir şehirdir ki, hiçbir zaman aklın kalıplarına sığmamış, daima maddenin çizebildiği sınırların ötesine taşımıştır.”[4] Prof. Dr. Sadettin Ökten

“Diğer bütün kentler ölümlüdür, ama İstanbul, sanırım, insanlar var oldukça yaşayacaktır” diyen, 1544-1547 yıllarında İstanbul’da Fransız Kraliyet görevlisi olarak bulunan Petrus Gyllius bu cümlesinin anlamını idrak için şehrin ruhunu kendi özbenliğimiz, kadim tarihimiz, kültürümüz ve bizi geleceğe taşıyacak sağlam köklerimiz olduğunun farkına varmamız lazım. Yolumuzu SURİÇİ’ne çevirip bir gezinti yapmak, tarihin kokusunu içimize çekmek, ruhumuza ve ufkumuza iyi gelecektir…

Ayşe KASAP

[1] Abasıyanık, Sait Faik. “Alemdağ’da bir yılan var”. Yapı Kredi Yayınları, 2016.
[2] Dursun, Haluk. İstanbul’da Yaşama Sanatı. Ötüken Yayınları, 1999. S. 73.
[3] Leyla Koruyan. “Süleymaniye Molla Hüsrev Mahallesi Ahşap Konak Koruma Projesi” İ.T.Ü. Yüksek Lisans Tezi, s. 93. 2016
[4] Akan, Murat. “Ruhunu Arayan Şehir”. İBB Kültür ve Turizm Daire Başkanlığı, s. 1. 2006.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir