Mustafa Kemal Atatürk, hayatı boyunca pek çok suikast girişimine maruz kaldı. Atatürk’e düzenlenen suikastların toplam sayısı hakkında farklı görüşler mevcut. Bahsedilen sayının 30- 40 arası olduğunu vurgulamakta fayda var, bir insan ömrü için oldukça fazla. Bunca suikast tertip olununca, hâliyle bazıları daha çok öne çıkarken diğerleri geri planda kalıyor. Örneğin 1926 yılında düzenlenen İzmir suikastı, diğer girişimlere nazaran daha çok bilinir. Kamuoyunun aşina olduğu bir meseledir. İşte Prof. Dr. Ali Satan bu kitabında, arşivin derinliklerinde kalmış, pek bilinmeyen bir suikast teşebbüsünü inceleyerek bu mühim hadiseye tekrar dikkatimizi çekiyor…Kitapta ele alınan olayı bir film senaryosu gibi düşünürsek, filmin açılış sahnesi şu şekilde: 1935 yılı Ağustos ayında Türk hükûmeti bir ihbar alır. Gelen haberde, Atatürk’e suikast düzenlemek üzere bir ekibin Beyrut’tan yola çıktığı söylenmektedir. Devlet, bu tür ihbarlara alışık olsa da ihbarın geldiği makam onları acilen harekete geçmeye sevk eder: Suikast ihbarında bulunan kişi dönemin İngiliz Büyükelçisi Sir Percy Loraine’dir. Türk yetkililer suikastı önlemek üzere hemen işe koyulur fakat haberin kaynağı sağlam olsa da içeriği epey zayıftır. Söz konusu suikast ekibinin kaç kişi olduğu, kimlerden oluştuğu, hangi rota üzerinden Türkiye’ye giriş yapacakları belli değildir. Bütün bu belirsizlik işlerini zorlaştırsa da güvenlik güçleri ve ilgili diğer makamlar planlanan suikastı bertaraf etmek için bütün imkânlarını seferber ederler. Bütün bu hadiseler cereyan ederken Atatürk, İstanbul’da, Florya Köşkü’ndedir. Gazi’nin hayatını güvence altına almak için sarf edilen çabalar sonuç verir ve nihayetinde suikast girişimi başarısız olur. Ancak bu aşamadan sonra bu karanlık planın arkasında kimin olduğunu aydınlatmak için hummalı bir soruşturma süreci başlar….Suikast girişimini aydınlatmaya yönelik soruşturmanın belki en ilginç yanı, meşhur şahsiyetlerden bazılarının adının skandala karışmış olmasıdır. Bu isimlerden ilki, cumhuriyet tarihi söz konusu olduğunda adı öncülük ettiği isyanlarla sıklıkla gündeme gelen Çerkes Ethem’dir. Suikast planıyla ilgili sorgulanan zanlıların bazıları ifadelerinde Çerkes Ethem’in ismini zikreder. O dönem yurt dışında bulunan Çerkes Ethem’in kardeşiyle birlikte suikastta yer alacak ekibi organize ettiği iddiasında bulunurlar. Çerkes Ethem ise bu suçlamaları kesin bir dille reddeder ve suikastta parmağı olmadığını savunur. ….Suikast tertibinde yer aldığı iddia edilen bir diğer isim, Urfa’nın Fransız işgalinden kurtarılmasında büyük rol oynayan, İstiklal Madalyası sahibi CHP Urfa Milletvekili Ali Saip’tir(Ursavaş). Onun adının olaya karışması kamuoyu nezdinde Çerkes Ethem’in dahlinden daha sarsıcıdır zira Ali Saip, Atatürk’e bağlılığıyla bilinen bir isimdir. Üstelik, Urfa Kuvayı millîye komutanı olarak halkın gözünde kahraman payesine erişmiş bir figürdür Ali Saip. Suikast planında onun isminin geçmesi, Atatürk’ün hayatına yönelik tehdidin en yakınlarından bile gelebileceğini gösterir. Tabii olarak, bu durum hayal kırıklığına ve mecliste bir soruşturmaya yol açar. Akabinde Ali Saip’in dokunulmazlığı kaldırılır ve suikast ekibinin bir parçası olduğu gerekçesiyle tutuklanır. Burada Urfa milletvekilinin soruşturma esnasında mecliste yaptığı konuşmadan bir kesiti paylaşmak okuyucularımızın bağlamı daha iyi anlaması açısından faydalı olacaktır: “Aziz arkadaşlar. Ben 17 sene evvel sadece bir yüzbaşı idim: Ali Saip. Halbuki şimdi memleketin hemen hemen beni tanımayan evladı yok. Atatürk’ün sayesinde şerefim, itibarım var, mevkiim var, evim var toprağım var, tarihte adım var. Aynı zamanda bu inkılabın içinde doğmuş dört tane evladım vardır ki bir tekinin kılını dünyaya değişmem. Nasıl olur da ben hepsini Çerkes Ethem gibi bir haine, kendisini uşak diye kabul etmiyeceğim tahsili yok, terbiyesi yok, şerefi yok bir haine, vatan haini bir adama, ben bunların hepsini feda edeyim. […] Nedir beni buna sevk eden kuvvet. Çerkes Ethem başıma geçecek, ben onun emrine gireceğim, beni yaratan adamı ben öldürteceğim.” Ali Saip’in aynı davada zanlı konumunda olduğu Çerkes Ethem’e yönelik bu ağır sözleri kayda değerdir. Ayrıca, sahip olduğu makam ve mevkide Atatürk’ün rolüne dikkat çekerek suikast teşebbüsü suçlamasının asılsız olduğunu ima etmektedir. …Prof. Dr. Ali Satan bu ilginç davanın ilk izine İngiltere Dışişleri Bakanlığı Arşivi’nde rastlıyor. Orada bulduğu belgeyle başlayan araştırma sürecine Türk arşivlerinde devam ediyor. Yerli ve yabancı arşivlerden elde ettiği belgeleri o dönem basında yer alan haberlerle harmanlıyor ve ortaya dört başı mamur bir araştırma çıkıyor. İhbarın yapıldığı ilk andan mahkeme safhasının sonucuna kadar tüm aşamaları bütün detaylarıyla aktarıyor. Suikastın arkasında kimler vardı? Çerkes Ethem ve Ali Saip gerçekten suçlu muydu? Suikast planından haberdar olan Türk halkı bu olaya nasıl tepki verdi? Basında konuyla ilgili neler yazıldı, neler söylendi? İngiltere’nin bu ihbarı yapmasındaki asıl maksat neydi? Bütün bu süreç yeni kurulan cumhuriyeti nasıl etkiledi? 1935 Atatürk’e Suikast ve Sadakat/Meçhul Bir Suikastın Kronolojisi geçmişte hararetli tartışmalara, sert söylemlere neden olan, daha sonra arşivin dehlizlerinde unutulmaya yüz tutan bu hadiseyi tekrar hatırımıza getiriyor.
N. F. Oktay