Fikir, kültür ve sanat dünyamızın kıymetli simalarından birisi de aziz büyüğümüz, kıymetli ağabeyimiz Reşat Şen Beyefendi’dir. Münevverimiz, başta Necip Fazıl, Ziya Nur Aksun, Üstün İnanç ve Mehmed Niyazi gibi büyüklerimizin kadim dostluğunu kazanmış bir gönül insanıdır. Dava, fikir ve ideal adamıdır. Muhafazakâr camianın düşünce ve sanat merkezi olarak kabul edilen meşhur Marmara Kahvesi’nin mümtaz müdavimlerindendir. ‘Marmaratör’dür ve bu unvanı irfan dünyamıza armağan eden münevverimizdir. Reşat Bey’in kanaatimce en belirgin hususiyeti nerede hayırlı bir hizmet, kıymetli bir faaliyet varsa oradadır. Edebiyat mahfillerinin takipçisidir. Sohbet meclislerinin hem dinleyicisi, hem söz verilirse hatibidir. Bir vefa abidesidir. Kadir bilir yönüyle hepimize örnektir. DOSTLARINI HİÇ BIRAKMADI Reşat Şen’in İstanbul’da sevdiği dostları çok. Onların başında yine bir başka büyük değerimiz olan romancı, senarist yazar Üstün İnanç gelir. Beyoğlu’nda ve Fatih Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi’nde yıllarca sohbetler etti. Bu programlara, hiç aksatmadan düzenli katılanlardandır Reşat Bey. Bu toplantılarda ‘eski tüfek’lerin o kutlu dayanışmasını örnek almalıyız. Marmara’nın sıkı müdavimleri, eski/mez dostlar burada da birbirlerinden kopmadılar. Tesanütlerini korudular.
ALTIN GİBİ TANIDIK
ESKADER’in sanatalemi.com.tr sitesine birçok değerli yazarımız yazı gönderiyordu. Onlardan biri de merhum Aydil Erol ağabeyimizdi. Bir gün köşesinde çok hoş bir nükteyi paylaşmıştı. Benim mizah kitaplarıma olan merakımı bildiği için nükteyi herhangi bir kitabıma alabileceğini söylemişti. Ben de Mizahın İzahı kitabımda yer vermiştim. Nükteyi oradan iktibas ediyorum: “Üstün İnanç Aydil Erol ile bir gün sohbet ederken sordu: ‘Şöyle altın gibi tanıdığın bir adam var mı?’ Aydil Erol muzip muzip gülümseyerek cevap verir: ‘Olmaz olur mu, elbette var! ‘Kimmiş o?’ Zekâ dehası Aydil Bey, esprisini yaparken geçmişte çok değerli olan ‘reşat altını’nı da hatırlatarak şu cevabı verir: ”Kim olacak, REŞAT ŞEN!”
KÜLLÜK’ÜN DE ŞAHİDİ Reşat Şen üstadımızın hafızası sağlam, müktesebatı derin, sohbeti tatlıdır. Onu dinlerken kendimizi Cumhuriyet Türkiye’sinin son yarım asırlık fikir hayatının içinde buluruz. Aslında çok daha eskilere uzanıyor. Zira henüz ortaokul öğrencisi iken Beyazıt’taki meşhur Emin Lokantası’nda çalışmaya başlıyor. Emin Lokantası da Beyazıt Camii’nin bitişiğinde ve meşhur Küllük Kahvesi’nin yanı başında. Yeni Şafak gazetesinden Ayşe Olgun, 29 Aralık 2019 tarihinde Reşat Şen ile bir mülakat yapmıştı. Ağabeyimiz orada Küllük’te gördüğü şahsiyetler arasında Yahya Kemal’in kardeşi Reşat Beyatlı’yı ve Abdülkadir Karahan’ı hatırladığını söylüyor. Muhtevası geniş olan bu mülakatta kültür adamımız, İlim Yayma Cemiyeti’nden, Marmara Kahvesi’nden ve müdavimlerinden, Marmaratörler arasındaki fikir münakaşalarından, Milliyetçiler Derneği’nden, Muallimler Birliği’nden, Sahaflar Çarşısı’ndan, Ötüken Neşriyat’tan, Necip Fazıl’dan, Nurettin Topçu’dan, İbnülemin Mahmud Kemal İnal’den, Ensar Vakfı’ndan, Muzaffer Ozak’tan uzun uzadıya bahseder. Bu mülakat okunmalıdır. Ayrıca Cem Sökmen de Marmara Kıraathanesi Beyazıt’ta Bir Hayat Sahnesi kitabı da bu mevzuları merak edenler için başvurulacak doyurucu kaynak eserlerdendir. Orada da Reşat ağabeyimizin bilinmeyen, önemli hatıraları vardır..Reşat ağabeyimiz henüz hatıratını yazmadı. Efsane edebiyat ve fikir mahfili Marmara’nın en sıkı müdavimlerinden olan ‘Marmaratör’ Reşat Şen ağabeyimizin sohbetlerinde kendisinden hep dinlediğimiz bir nüktesiyle yazımızı hitama erdirelim: “Marmara’dan nasibini almamış kişi demini almamış çaya benzer.” Kendisine sağlıklı, bereketli ömür diliyorum.
Mehmet Nuri Yardım